31 Ağustos 2007 Cuma

Günün Kelimesi

iboffobi
(isim) Palindrom fobisi. (Tersten ve düzden aynı okunan kelimeler ya da cümleler.) (Örn:
Adam1: Merhaba, ismin nedir?
Adam2: Talat.
Adam1: AAAH! *Koşarak kanepenin arkasına saklanır.*
Talat: Traş niçin şart?
Adam1: AAAH! *Koşarak merdivenlerden yuvarlanır.*
Talat: Adnan İsa, bak! En iyi ve az eczane, ev ve en az cezaevi yine kabasinan'da.

Adam1: GURK! *Ölür.*)

Zaman Katli

Bugün tüm gün boyunca Rock'n'Coke'da stand kurulumunda olacağımdan bunlarla vaktinizi öldürebilirsiniz;

Oku ve Öğren: Kara Delikler

Oyna: Name That Theme Song

İzle: Plantage
İzle: South Caroline Answers A Question

Mıncıkla: Maikel
Mıncıkla: İBB Şehir Rehberi

Bak ve Feyz Al: Evolution

Ofis Misyoner

T-box'tan ofiste kıkırdamamıza yolaçan saçma bir ürün;


Bir Tatil Günü Nasıl Harcanır?

1) Bir önceki akşamdan, ertesi gün tüm gün boyunca İstanbul'da gezmek üzere buluşulur.
2) Uyunur.
3) Öğlene doğru kalkılır.
4) Uzatmalı bir kahvaltı edilir.
5) Evde oyalanılır.
6) DVD'den film izlenir.
7) Kısa bir alışveriş için evden çıkılır.
8) Starbucks'ta uzatmalı bir sohbet edilir.
9) Bari akşam yemeği yiyip öyle dolaşalım denir ve uzatmalı bir balık yemeye gidilir.
10) Hava kararırken "lan bu günü nasıl oldu da harcadık" diye dövünülür, son anlar değerlendirilmek üzere Fenerbahçe sahiline inilir, denize sıfır oturarak yıldızlar altında çay içilir.

Aşağıda Talip 8 no'lu adımı gerçekleştirirken;

Meyra Hatırası

29 Ağustos 2007 Çarşamba

Günün Kelimesi

kronik verimsiz
(sıfat) Sürekli birşeyler yapma gazına gelip asla başlayamayan ya da başlasa da sonunu getiremeyen kişi. (Örn: Bu iş de yattı. Amma kronik verimsiz biriyim ben, tiksindim kendimden!)

Kedisel Durumlar (2)

Zip'lenmiş Film Özetleri

Geçen haftalarda izlediğim filmlerin zip'lenmiş özetleri;

The Fluffer (2001)
Sean: Ben aşığım.
Julie: Ben hamileyim.
Mikey: Ben bir pisliğim.
(Meksika müziği çalar...)

Fantastic Four : Rise of the Silver Surfer (2007)
Herkes: Bu bir kuş, bu bir uçak, hayır bu uçan çıplak bir adam.
Silver Surfer: Hepiniz öleceksiniz.
Invisible Woman: Ben evlenmek istiyorum.
Silver Surfer: Seni görünce kalbim yumuşadı, dünyanızı kurtaracağım.
(Herkes rahat bir nefes alır.)

Harry Potter and the Order of the Phoenix (2007)
Cornelius Fudge: Lord Voldemort diye birşey yoktur! Amaaa olabilir de...

Perfume : The Story of a Murderer (2006)
Jean-Baptiste: Madem kendi kokum yok diğer insanları öldürüp onlarınkini almalıyım.
Herkes: Hadi sevişelim.
(Sevişirler.)

Little Miss Sunshine (2006)
Olive: Küçük Bayan Günışığı olmak istiyorum.
Sheryl: Nevrotik bir ev kadını olduğuma göre sana yardım etmeliyim.
Richard: Başarısız bir aile babası olduğuma göre sana yardım etmeliyim.
Dwayne: Blu çağında sorunlu bir genç olduğuma göre sana yardım etmeliyim.
Frank: İntihara meyilli bir eşcinsel olduğuma göre sana yardım etmeliyim.
Büyükbaba: Seks manyağı bir yaşlı olduğuma göre sana yardım etmeliyim.
Olive: (Striptiz yaparken) Bum bum chaka chaka!

An Inconvenient Truth (2006)
Al Gore: Dünyanın ekolojisi bozuluyor, hepimiz öleceğiz.
Seyirci: Nasıl kaybettin ama seçimi ehe ehe...
Al Gore: Unutun artık şunu!

The Departed (2006)
Leonardo DiCaprio, Matt Damon, Jack Nicholson, Mark Wahlberg, Martin Sheen, Alec Baldwin: Bla bla bla bla bla...
(Seyirci esner ve uyuklar.)

Masif Saldırı

Sabah sabah canım Massive Attack çekti. Adamların kliplerini hatırlar mısınız, hepsi birbirinden müthiş. Ama ilk 10'u sıralamak gerekirse;

1) Risingson
2) Karmacoma (Adeta kusursuz bir klip.)
3) Unfinished Sympathy (Son yüzyılın en iyi melodilerinden biridir.)
4) Butterfly Caught
5) Protection (Michel Gondry'nin klibiymiş, yeni farkettim. Nasıl süper bi' kamera işi... Bu klibin bence daha yeni ve güncel bir yorumu da Royksopp'un Sparks'ıdır.)
6) Live With Me (Eğer bir gün kendimi öldürmek istersem, sanırsam ben de alkol komasını seçerdim.)
7) Angel (İlginç bir klip, garip bir çekiciliği var.)
8) Safe From Harm (Unfinished Sympathy'nin haklı olarak gölgesinde kalmış bir klip ama o zamana göre bence güzeldir.)
9) Teardrop (Herkes çok güzel bir klip olduğunu düşünüyor ama nedense bana ürkütücü geliyor. Şarkı tabiki süper...)
10) Heat Miser (Videoyu sevmiyorum ama müzik çok güzel olduðundan koymadan edemedim.)

Herşey Benim Yüzümden

Evet, herşey benim yüzümden. Blog'a başladığımdan beridir çevremdeki pek çok arkadaşımın da blog'u oldu - ki ne güzel. Hemen Yamak'ın taze çıtır blogundan birşeyler apartayım;

Tersine Hayat
Hayat tersine yaşanmalıydı bence.
Önce ölümü savuşturmalıydık başımızdan.
Yirmi yılımızı huzurevinde geçirip,
Çok gençleştiğimiz için atılmalıydık.
Altın bir saatimiz olduktan sonra işe başlamalıydık.
Kırk yıl çalışmalıydık, ta ki
Emekliliğin tadını çıkarabilecek denli gençleştiğimiz güne kadar.
Üniversiteye gitmeliydik sonra, liseye hazır hale gelene dek.
Parti yapmalıydık,
İyice ufalmalıydık, oyun oynayıp
Sorumlulukları unutmalıydık.
Küçük bir kız ya da bir erkek bebek olunca annemize dönmeli,
Son dokuz ayımızı yüzerek geçirmeli
Ve sevgi dolu bir bakışta son bulmalıydık.

Norman Glass

28 Ağustos 2007 Salı

Zindanlara Geri Dönüş

Şu an geçmişe baktığımda neredeyse bir ömür kadar geride kalmış gibi görünüyor ama zamanında az vaktimi vermemiştim. Ayrıca 5-10 kişiden oluşan sosyal çevremi 50-100'e çıkartan garip bir fenomendir.

16 Ağustos'ta GenCON'da Dungeons & Dragons 4th Edition duyuruldu. Akıllılık edip bir online oyun tool'u hazırlamışlar. Artık masaüstü D&D oynamak için bir araya gelmeye de gerek kalmayacak, şehirler ve ülkeler arasından görünüşe göre masaüstü D&D oynayabileceğiz. İzleyin ve feyz alın.

* Dungeons & Dragons 4th Edition Presentation Part 1
* Dungeons & Dragons 4th Edition Presentation Part 2
* Dungeons & Dragons 4th Edition Presentation Part 3
* Dungeons & Dragons 4th Edition Presentation Part 4

Zaman Katli

Oyna: Virus 2 (Rekorum 28420)
Oyna: Winterbells (Kuşları sakın kaçırmayın ve sert mouse hareketlerinden korkmayın! Rekorum 252960)
Oyna: Pootris

İzle: Cows with Guns

Mıncıkla: Snowflake

Oku: Mark Mardell Blog

Maçoman

Talip maço görünmeye hazırlanıyor...


...Ve tabiki başarılı olamıyor.

27 Ağustos 2007 Pazartesi

Hedef Tahtası Günleri

kemal:
ne kadar derine sokarsan bir kişiyi.. aynı bir ok gibi..
kemal:
çıkartırken o kadar canın yanar..
kemal:
bile bile buna müsade ettiğinin sonradan farkına varırsın..
kemal:
bazıları o kadar ileri vakadır ki.. oku kırarlar.. ucu içerde kalır..
kemal:
yıllar.. ama yıllar boyu taşırlar bunu..
Sercan:
off

Richardo Beni İşe Al

Dünyanın en büyük iş makinaları üreticilerinden Semco'nun Başkanı Richardo Semler yazmış.

Bizim Şirkette kimse toplantılara katılmak zorunda değil. Eğer ilgilenmiyorsa katılmıyor. Eğer bir raporun acelesi yoksa yazılmıyor. Siz kaç gece sabahlayarak bir rapor yazıyorsunuz, bir hafta yöneticinin masasında bekliyor. Biz bu saçmasapan şeyleri kaldırdık.

Bizde para kazanmak için lider olunmaz. Altı ayda bir elemanlar liderlerini değerlendirir. Eğer liderin puanı üçüncü sefer de düşüyorsa görevine devam edemez.

İşe giden herkesin içinde bir yetişkin var. Biz ona çocuk gibi davranıp ne zaman tatile gideceğini, ne giyeceğini, unvanının ne olacağını söylersek olmaz. Şirketimizde satın alma ile uğraşan bir kişi kartvizitine "Arzdan sorumlu kraliyet üyesi" yazdırdı. Olsun, önemli olan işini iyi yapması.

Kaç kişinin kaç saat çalıştığını , ne giydiğini bilmek istemiyorum. İsterse sahilde çalışsın, nerede çalıştığı umurumda değil, önemli olan sonuca ulaşması.

Hayatınızın üçte biri eğitim, üçte biri iş ve üçte biri ise emekliliğe ayrılıyor. Paranız olduğunda vaktiniz olmuyor, vaktiniz olduğunda ise paranız olmuyor. Bu çok aptalca bir plan değil mi? Biz şirkette bundan kurtulmak için "retire a little" (biraz emekli ol) programını başlattık. 35-40 yaşındakileri Çarşambaları emekli ediyoruz. Emekli olduklarında bütün çarşambalarını satın alıyoruz. İşe gelmiyorlar ama onlara para ödüyoruz.

Orman, Dağ, Taş, Börtü, Böcek

Davutlar'da çektiğim bazı doğa fotoğrafları. Aslında bir projede kullanılacaktı ama vazcaydık. Büyütüp bir bakın, renk düzeltmeleri falan oldukça güzel.

* Davutlar 2007 Orman Patikası

Helal Olsun Flickr'a

Demin Flickr'a 24.99 USD ödeyerek 1 senelik abone oldum. Helal olsun adamlar süper bir sistem ve site yapmışlar. Meğerse ücretsiz üyeler sadece 3 set yaratabiliyormuş, ben tabiki 4.üncü setimi yaratmak istediğimde nanik çektiler. Şimdi oraya para verdim diye daha çok fotoğraf çekerim ben bu gazla...

Önce Özetler

* Ankara genel olarak sıcak ve eğlenceli geçti. Cumartesi gecesi eğlenmeye çıkmak yerine sabaha kadar açık okey (ya da ismi herneyse) oynamaya zorlanmam dışında tabiki.
* 500 GB nasıl oldu da o kadar hızlı doldu, bu Mali'nin arşivinin binde kaçı ediyor?
* Açık büfe kahvaltıda sadece 1 tabak yiyebilmiş olmam rezalet değise nedir?
* Kamil Koç'un VIP otobüsleri çok güzelmiş, Ankara-Bursa gibi ezik bir hat arasında olması da garipmiş.
* Bursa hem yüksekte hem de nasıl bu kadar nemli olabiliyor?
* İskender ağız tadım yokmuş benim, Bursa'da yenen İskender ile İstanbul'da yenen arasında bir fark bulamadım (Onur duymasın).
* Onur'a kahve falında gördüklerimi söylemedim, o da bana söylemedi, sadece birbirimizin kahve falına sessizce baktık.
* Uludağ yolundaki o yere şöyle içten bir grupla bi'gün sabahtan gidip akşama kadar oturasım var.
* Abimlerin yeni evi süpermiş.
* İstanbul'a dönmek sandığım kadar eğlenceli değildi.
* Süprizler ve yeni insanlarla dolu bir Çarşamba gecesi...
* ...ve ardından gelen tüm tatile bedel 4 gün.
* İşyerindeyim ve mutsuz değilim, hayret!

İstek Şarkı

Şarkıların sözlerini Türkçe'ye çevirmek sanki defterlere Blue Jean çıkartmaları yapıştırmak gibi liseden kalma bir alışkanlık gibi geliyor insana. Ama işte günün mood'umu yansıtan istek şarkısı;
Tindersticks - Dick's Slow Song

Gördüğünün ne olduğu önemli değil
Benim için çok güzelsin
Onların dedikleri önemli değil
Seni yine de istiyorum

26 Ağustos 2007 Pazar

Dün Hiç Yok Gibi

Kader, Olasılık ve Tesadüfler

Son bir haftayı anlatmak istiyorum ama herşey o kadar hızlı ve şaşırtıcı ki sanırsam bunu başarmam mümkün değil. Sadece son bir hafta içinde kadere, tesadüflere ve adeta bir düzen gibi gelişen olasılıklara inandığımı belirtmek isterim. Hayat bazen nasıl da sizi en dipten alıp en tepeye koyabiliyor şaşırmamak mümkün değil. Korkutucu ama tabiki tam tersi de her zaman mümkün...

Haftasonu Salakları

Birşeyler yazacağım ama kafamı toparlayamıyorum, bunlarla idare edin bir süre...


Bursa'da İskender ve Kahve Falı




18 Ağustos 2007 Cumartesi

Ankara'ya Uçuş...

Antalya'dan Ankara'ya uçarken şöyle bir ayrıntı farkettim. Uçak Ankara'da yere indikten sonra 10-15 dakika yerde otobüs edasıyla tır tır yolcu koridoruna yaklaştı. Uçağın 45 dakika havada uçtuktan sonra 15 dakika da yerde gitmesi bana acayip komik geldi, kendi kendime güldüğüm için tahminen uçakta deli sanıldım. Bu bana Commodore ve Amiga zamanlarında oynadığımız uçuş simülasyonlarını hatırlattı. Uçağı yerden kaldırmak ve indirmek çok zor olduğu için hiç yerden kalkmadan araba edasıyla yerden dağları ve ovaları aşarak hedefe gider, olduğumuz yere bombayı bırakır sonra da yine aynı şekilde hiç havalanmadan geri dönerdik. Ah ah o günler...

Çeyrek On-Dalya! (250)

Blog'daki 250.inci girişi geçtik. Daha önce 100.üncü girişte bir değerlendirme yapmıştım. Şimdi sıra sanırsam yenisinde;

* Bu bloga bugüne kadar girmiş farklı kişi sayısı: 425 (Böhü ağlamak istiyorum...)
* Sitede geçirilen ortalama süre: 8:32 (Eskiden iki dakikaydı, şimdi 8 dakikaya çıkmış, baya bişiler okunuyor demek ki!)
* Nasıl geliniyor: %52 oranında direk adres yazılarak geliyor. %30 oranında diğer siteler bana yönlendiriyormuş. %18 oranında da Google'dan gelmiş. Google'dan gelenler de en çok şunları arayıp -nedense- beni bulmuş
- harry potter ın sonu (adam harry potter'ın sonunu ararken benim zırvalıklarımı buluyor ne acı)
- haftasonu planı (benim planlarıma bakarak kendi plan yapan var mı acaba?)
- dün gece (?)
* En çok hangi içeriklere bakılmış; Sırasıyla harry potter girişi, kahve falı serisi, Haziran ayı arşivi, dün gece rüyamda serisi, Zaman Katli etiketli girişler ve Mayıs arşivi.

Daha çok hit istiyorum! Benim olacaksın dünya! Nihohoha...

Kum Heykeller Arasında

Antalya'daki son günümüzü dev kumdan heykeller arasında geçirmeye karar verdik ve bol bol da fotoğraf çektik.

* Antalya Kum Heykelleri Festivali Flickr Albümü

17 Ağustos 2007 Cuma

Günün Kelimesi

terimek
(fiil) Sıcaktan veya nemli havadan terleyerek erimek, su olup şehir kanalizasyonuna karışıp yokolmak. (Örn:
- Antalya nasıl?
- Sorma ya, teridim gittim buralarda...)

16 Ağustos 2007 Perşembe

Tatilde (3)

Antalya'lı Balık, Koç, Boğa ve İkizler burçlarından kişiler nasıl olabiliyor anlayamıyorum. Hadi Balık ve İkizler yine bir derece ucundan kurtarabilir ama Koç ve Boğa imkansız. Ben Antalya'nın bu nemli havasında sabah yataktan kalkmaya üşenirken, bu çocukların anne babalarının Antalya'nın yaz aylarında beraber olabilmiş olması demek. Ha başka şehirde birlikte olup, geldi Antalya'da doğurdu, ona bir lafım yok.

Cennet Kuşadası'ndan sonra cehennem gibi gelen Antalya sıcağında yapılabilecek tek şey gündüzleri evde kalıp, akşama doğru kendini alışveriş merkezinin havalandırmalı ortamına atmak ve geceleri de çarşıya ya da lunaparka gitmek. Deniz nerede diyecekseniz, ona bile halim yok.

Lunaparkta yapılanlar;
* Yüksekten korkan İbo zorla dönmedolaba bindirildi.
* Dönmedolaplarını durduran şeylerin araba lastiği olduğu görülüp panik yapıldı.
* Türkiye'nin en uzun korku tüneline binildi. Korkunç değil ama baya eğlenceliydi.
* Korku kalesinin kulesindeki camdan ara ara çıkıp göğüslerini gösteren koca memeli mankenin fotoğrafı çekildi.
* Jetonlar kaybedildi, bulan çocuklar kimbilir nasıl sevinmiştir.
* Büfede itina ile dolaptaki donmuş 2 adet su seçildi (baya baya buz kesmişlerdi).
* Kamikaze, Disk'o gibi makinelere binmek yemedi.

Yarına süper planımız var, gerçekleşirse bomba gibi fotoğraflar burada olacak...




Günün Kelimesi

kaçak sevişmek
(fiil) Kaçak dövüşmek ya da kaçak güreşmenin yataktaki versiyonudur. Yerine ve zamanına göre çok zevkli ya da çok sıkıcı olabilir. (Örn: Fena biri değil de işte biraz kaçak sevişiyor...)

14 Ağustos 2007 Salı

Tatilde (2)

Kalamaki fotoğraflarımız Necati'nin (şimdilik) kayıp olan fotoğraf makinesinin içinde kaldığı için, balığa çıktığımız ve havuzda yüzdüğümüz fotoğraflarla idare edin.


12 Ağustos 2007 Pazar

Bir Haftalık Terapi Çöpe

Bir haftalık kür ve sağlıklı yaşam terapisi nasıl itinayla çöpe gider?

Kuşadası'nda Necati, Burçak, Babür ve Jeske ile buluşulur. Önce geç saatlerde balık yenir. Ardından canlı müzik eşliğinde baileys, kahlua ve votka içeren kokteylerle çakır keyif olunur. Sabaha karşı 2:30 gibi Jimmy's Irish Bar'a geçilir, bir sürü insanın sanki birbirini tanıyormuşcasına dansettiği ve eğlendiği ortamda içkiler alınır, yüksek sesli tekno müzik eşliğinde dansedilir. Sonrası birbiri ardına devrilen alkol, kırılan bardaklar, dans, tekno, devrilenler, trenler, sarhoşlar, basbas şarkı söyleyenler, bir ara kulağına eğilip "eskiden sadece kralların şaklabanları olurdu, şimdi herkesin var" diyen bir Necati - ancak tam bu söylenenin anlamı üzerine düşünmeye çalışacakken votka-redbull kanına karışır ve herşeye bir blur efekti eklenir.

Sabahın ilk ışıkları ile bardan çıkıldığında alkol eve kadar çıplak ayak yürümenin iyi bir fikir olduğunu düşündürür insana. Yol kenarında çıplak ayak girilen bir benzin istasyonu tuvaleti, kumlarda yürüyüş, plaj bekçileri ile tartışma. Eve varıldığında alınan bir torba dolusu midye ve poğaça yenir. Güneş doğarken kanapelerde sızılır...












11 Ağustos 2007 Cumartesi

Kedisel Durumlar


Kazım'ın ispiyonladığı süper bi' site...

10 Ağustos 2007 Cuma

Finding Sushi

Google Arama; Kuşadası + Sushi. Eh bu ne be...

Hayatın Gizemleri

Eğer insanın en son hatırladığı şey Kuşadası'nda sarhoş olduğu ise, nasıl olur da sabah 30 kilometre ötedeki otel odasında, fotoğraf makinesi ve cüzdanı yanında ve sadece ayağında bir yara ile uyanabilir?

Cevap bir aşağıdaki girişte.

Günün Kelimesi

alkol perisi
(isim) Zil zurna sarhoş olduğunuz bir gecenin ertesi sabahı bir şekilde evinizde ya da otelinizde uyanmanızı sağlayan sihirli varlık. (Örn:
- Hey, so there you are. We left you pretty drunk and late last night. Was worried you might not make it back to the hotel.
- The alcohol fairy helped me!)

9 Ağustos 2007 Perşembe

Kalan 20 Senemin Tarot Falı

Dün akşam bir Arap iç mimar, bir Türk balerin, bir İngiliz matematik öğretmeni ve bir Türk emekli albay aynı masadaydık. Konu bir ara çok kısaca Tarot falına geldi.

Bu sabah doğum saatlerimde plajda denize oturmuş dalgaların ayaklarıma vurmasını izliyor ve kulağımda MP3 çalar, Placebo dinliyordum. Sabahın o köründe sırasıyla arkamdan şu kişiler geçti;
* Önce hararetli bir konuda tartışan genç bir çift. Biraz yorgun ve mutsuz görünüyorlardı. MP3 çalar kulağımda olduğu için tartışma konusunu duyamadım.
* Babası olduğunu tahmin ettiğim bir adamın koluna girmiş yürüyen genç bir kör kız. Sahilde yürümekten çok mutlu görünüyordu.
* Alışveriş arabasına benzer bir arabayı iten yaşlı bir kadın. Arabanın içinde kafasını çıkarmış bir de yavru köpek vardı.

Birden beynimde bir şimşek çaktı ve kendimi bir Tarot falının içinde hissettim. Daha başka kartlar var mı diye çevreme bakacaktım ki, deniz dalgalanlamaya başladı ve ben de soğuk ve dalgalı denizde yüzmeyi çok severim. Bu bağlamda dördüncü kart olarak da kendimi ekliyorum.

50'li yaşlarımda kalp ile ilgili bir sorundan öleceğimi düşünürsek, kalan 20 yılımın tarot falına bakmak isteyen var mı? (Tıkla büyüsün...)

30 Sene Önce Bu Saatlerde...

...doğdum.

8 Ağustos 2007 Çarşamba

Günün Kelimesi

yogazede
(isim) Her gün yoga yapmaktan her tarafı kasılmış ve ağrıyan kişi. (Örn:
- Ee nasıl geçiyor bakalım tatil?
- Sorma, tam bir yogazede oldum.)

Dünki Güneş İle Bugünki Çamaşır Kurutulmaz

Bugün yoga hocasının laf arasında söylediği ve acayip hoşuma giden bir söz.

6 Ağustos 2007 Pazartesi

Tatilde (1)

Şu an bulunduğum tatil köyünün terasında, açık havada, güzel Kuşadası manzarası karşısında, hamağa yayılmış, kucağımdaki laptop ile otelin wireless netinden blog yazıyorum. Hava ne sıcak ne de soğuk, tatlı bir esinti var. Önce birkaç resim, sonra birkaç not.

Oda;


Balkon;


Çalışma masası haline getirdiğim masa;


Banyoda yarattığım kozmetik kabusu (bakmayın kalabalık görünüyor, aslında yarısı güneş kremi);


Şimdi gelelim notlara;

* Mola yerlerindeki gözlemeler her zaman çok güzel kokar ve görünür ama tadları asla güzel değildir.
* Broşürde ismi geçen Sevgi Plajının ismi gerçekten Sevgi Plajıymış, buradaki pozitif yaşamcıların uydurduğu bir isim değilmiş.
* Yoga dünyanın en zor sporuymuş. Hoca yaparken basit görünen hareketleri yapacağım derken kan ter içinde kalmak içten değil. Her gün 1 saat Yoga yerine 3 saat koşayım dedim ama kabul etmediler.
* Burada Zeynep Hanım diye biri var, beni nerede olursam olayım buluyor, yoksa üzerime verici mi yerleştirdi? "Sercan Bey, ozon terapisine bekleniyorsunuz." "Sercan Bey, uyku terapisine katılmayacak mısınız?" "Sercan Bey, henüz masajınıza gitmediniz mi." Bir yerden çıkıyorum kadın anında yanımda biterek beni başka bir yere gönderiyor. Çok müzdaribim.
* Hergün 70 derece saunada 20 dakika kalıyorum. Eğer cehennem diye bir yer gerçekten varsa, sıçtık ki ne sıçtık.
* Otobüse binerken beni uğurlamaya gelen Serra bıyıksık ve sakalsız fotoğraflarımı çekti ama yayınlamayı düşünmüyorum. Ama mesela Vanity Fair dergisi kapak yapacaksa belki satmayı düşünebilirim.
* Mineral havuzuna girerken bir kadın merdivenlerdeki çocuğa şöyle dedi; "Yavrum, çekil de amca geçsin." :( Yoksa ben artık amca mı oldum?
* Lisede çok sevdiğim ama sözlerini anlamamış olduğum bir İngilizce şarkıyı havuz başında güneşlenirken dinledim ve anladım. Çok acıklı...
* Genel olarak kür otelleri sandığımdan daha güzel oluyormuş. Sabahtan itibaren o terapiden bu terapiye, masajdan yogaya, havuzdan saunaya derken akşam pestiliniz çıkmış halde DVD seyredip uyuyorsunuz. Daha Kuşadası'na bile tam inemedim.
* Yarın sabah geldiğimden beridir ilk kez plaja ineceğim, burada o kadar çok havuz var ki denize gidesim gelmemişti.
* Henüz yapamadıklarım; İbo ile görüşemedim, Necatiler henüz gelmedi, bana tekne ile balık sözü var, Milli Park'a gidemedim, gelmişken Efes'e kadar gitmeli miyim bilemiyorum.

3 Ağustos 2007 Cuma

Çarklar Yeniden Dönüyor

Bir sene önce bugünlerde mutsuz bir doğumgününe yaklaşıyordum; annem hastalığının son dönemlerine girmiş, aile ortamı dağılmış, iş ortamı gerilmiş, ben başımdaki pek çok dertten bunalmış haldeydim. O zaman bazı şeylerin kendi kendine değişmeyeceğini, çarkların sıkıştığını ve biraz ittirilmeye ihtiyacı olduğunu düşünerek son bir çaba ile yattığım yerden doğrulmaya ve bazı şeyleri harekete geçirmeye çalışmıştım.

Bu dünyadaki 30.uncu senemi doldurmama günler kalmışken, bu sefer çarkların kendi ivmeleri ile bir kez daha hareketlendiğini seziyorum. Ölüler, kayıplar, terkedenler, terkedilişler, ayrılanlar, yeniden bir araya gelenler, birinin peşinden yurtdışına gitmeye hazırlananlar, aynı eve taşınanlar, evlerini ayıranlar, senelerce gizli aşk beslediği kişiye açılmaya hazırlananlar, aşkından şüphe duymaya başlayanlar, biten aşklar, hep yanımda kalan eski dostlar, uzun süredir görülemeyen eski dostlar ve onların yerini alan yenileri...Yazın bu tembel görünen günlerinin altında gergin bir hareketlenme var ve çarklar yeniden dönmeye başlıyor. İşin komik yanı ise bu sefer tedirgin, meraklı ve heyecanlı hissetmeme rağmen artık o kadar korkmuyor olmam.

Bu akşam ay sonuna kadar sürecek bir tatile çıkıyorum. Eğer olur da bu blog'a ulaşamaz ve birşeyler yazamazsam, kendi kendinize emanet olun.

Sercan.

2 Ağustos 2007 Perşembe

Hello Kity, End of Internet and Other Fantastic Tales

K@zım:
hello kitty naber?
Sercan:
hello africa tell me how u doin
K@zım:
hayvansın
Sercan:
geçmişten bir esinti
K@zım:
daralcan olarak deyiştircem nikimi
K@zım:
okunacak blog, gezilecek site kalmadı
Sercan:
internet bitti diyebilir miydik
K@zım:
diycektim ama bu vuruşu sana bırakiim dedim bi centilmen olaraktan
Sercan:
o zaman hep birlikte internete hooryuken
K@zım:
olabiler, aduket de yapabilirim ben
Sercan:
aparkat burket gibi de güzide bi hareketimiz mevcuttur
Sercan:
gerçi zangief'i tek geçerim
K@zım:
isimleri anımsayamıyom ben, bi tane voldemort gibin bişi vardı o mu
Sercan:
voldemort hayri pıtır'ın kırığı oluyor
Sercan:
zangief o büyük ve kaslı rus, seni böyle kapar, zıplayıp bacak arasına alır sonra yere iner, %50 enerjini götürür valla
K@zım:
yeah baby

Müthiş

Susuz İki Gün

[SANSÜR]:
sana bişey anlatacam sen de istersen bloğuna yazabilirsin
[SANSÜR]:
ama isim verme
Sercan:
çabuk çabuk
[SANSÜR]:
ya benim iki gündür evimde su kesikti
[SANSÜR]:
ben de dün internette şehirde ne kadar süreliğine ve nerelerde kesildiğine baktım
[SANSÜR]:
ama hiç biyerde benim oturduğum yere ait bişey göremedim
[SANSÜR]:
sonra kapıcıya sordum su ne zaman gelecek diye, meğerse tatile giden karşı komşu kendi vanası yerine benim vanamı kapatmış
[SANSÜR]:
meğerse iki gündür boş yere susuz kalmışım
Sercan:
evet tüm dünyaya duyurulası bir şapşallık
[SANSÜR]:
isim verme!
Sercan:
peki serracım

En Büyük Korkum Yatılacak Kadar İyi Olup, Sevilecek Kadar İyi Olamamak



Diğer süper kartpostallar; 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10...

Daha fazlası bu kitaplarda; PostSecret: Extraordinary Confessions from Ordinary Lives, My Secret: A PostSecret Book, The Secret Lives of Men and Women: A PostSecret Book, A Lifetime of Secrets: A PostSecret Book

Teresa Diye Bağıran Adam

The Man Who Shouted Teresa
(Teresa Diye Bağıran Adam)
Italo Calvino
Türkçe / İngilizce
Calvino okumak isteyenler Görünmez Şehirler'i de bir yerden bulup okumalı.

Tüylerimin diken diken olduğu an: "Birisi kalmış, bağırmaya devam ediyor olmalıydı."
Bence okurken arka planda çalması gereken şarkı: Gotan Project - Queremoz Paz

Yeni Başladım


Son günlerde o kadar çok kişi ile o kadar çok seçim sonucu tartıştık ki kendimi çok politik hissettim ve tatil kitabı olarak çok duyduğum Ergün Poyraz'ın Musa'nın... üçlüsünü aldım. Tabiki baya yanlı ve abartılı birşey çıkacağını hissediyorum, ama yine de tatilde hızla okuyabilirim diye düşünüyorum. Michael Moore gibi anti-Bush kısır söyleminde kalan işler olmasa bari. Bu kitapları Mesnevi-i Şerif ile paralel okuyarak bir ironi yaratıyor olabilir miyim? Bu arada "Ergün Poyraz da kimmiş" diye araştırınca anti-ulusalcılık üzerine bir blogda şu fantastik yazıya ulaştım.

Rakamlarla Geçen Hafta

* Simpsons filmine BİR kez gittim - ki ben ON kez falan giderim diye düşünmüştüm.
* BİR gece bara çıktım onda da ON İKİ dakika durup bayarak uzaklaştım.
* Kuti ile buluşmaya gidiyorum diye kendimi DÖRT bisikletçinin ortasında buldum, tüm akşam bisikletçi geyikleri dinledim.
* BİR bavul, BİR sırt çantası hazırladım.
* BİR kez Serra ile pazara gittim, hatta ilk kez Serra ile pazara gittim, hatta senelerden beridir ilk kez pazara gittim.
* Pull and Bear'dan ÜÇ t-shirt aldım, süper şeyler, vaktiniz varsa Cevahir'e bir uğrayın.
* Hafta başında SIFIR mayom vardı, şimdi DÖRT tane var.
* Asistanlığım pozisyonu için sadece BEŞ kişi başvurdu, hepsi ile görüştüm, bugün bir karar vermeliyim.
* Kanyon'da BİR kez daha Haaggen Danz yedim, gözümde tütüyor.

1 Ağustos 2007 Çarşamba

Günün Kelimesi

memur ıslatan
(isim) Tam mesai saati bitiminde (17:30-18:00 arası) yağmaya başlayarak hem eve geri dönüş yolculuğunu mahveden, hem de tüm gün boyunca parlayıp tam ofisten çıkış vaktinde kaybolan güneşe lanet ettiren yağmur çeşidi. (Örn: İnanmıyorum ya, memur ıslatan başlamış, trafik kitlenmiştir şimdi!)

Gülmeyin!

Eskiden olsa bu resimlere gülerdim ancak arabamı doğru park etmek üzerine denemeler yaptığım son günlerde farkettim ki, bu durumlara düşmek gayet mümkünmüş. Gülmeyin. Gülmeyin dedim!









Bir de eğer böyle bir araba gerçekten varsa benim olsun istiyorum;