28 Eylül 2007 Cuma

Günün Kelimesi

MSN atak
(isim) Sabah sabah MSN geyikleri ile sevgilinin ya da bir arkadaşının moralini bozmak. (Örn:
- Off ne güzel işe neşeli gelmiştim senin bu MSN atağın yüzünden moralim sıfır oldu şimdi.
- Ama haksız mıyım ha söyle, haksız mıyım!)

Cry Me A River

OzzY:
castin dior ki
OzzY:
sen dior
OzzY:
beni dior
OzzY:
ağlattın dior vakti zamanında dior
OzzY:
şimdi sıra sende dior
OzzY:
ağla dior
Sercan:
donla kalan şener hristiyan dior
OzzY:
oo yea

Haftasonu Planları ve Gerçekleşme Olasılıkları

* Sıracevizler'de emlak fotoğrafları çek. (NE ALAKA?)
* Abinleri görmeye Büyükçekmece'ye araba sür. (OLASI)
* Büyükçekmece'nin çok uzak olduğunu iddia et, benzin için bile paran olmadığını söyle, kendini acındır, onları şehre getir. (OLASI)
* Aynı planları geçtiğimiz haftasonu da yaptığını farket. (DÜŞÜK)
* İş yap. (DÜŞÜK)
* Yamak'ı görmeyi planla (YÜKSEK) ve gör (DÜŞÜK).
* Talip'te miskin miskin yat. (YÜKSEK)
* 2 farklı derginin tasarımı ile uğraş. (YÜKSEK)
* Salim'i World of Warcraft'a bulaştır. (OLASI)
* Kuti ile görüş, sitelere içerik girmeye başla. (OLASI)

Ordu Var Ordu Var



27 Eylül 2007 Perşembe

UFO Fenomeni

OZZY'den geldi. Kendisi kimsenin ulaşamadığı bir live space blog'u yapmış. Kutluyoruz kendisini. (Kız alsana bir blogspot yeri, sinir etme adamı!)

Bu yazıda U.F.O. fenomeninin ne olduğunu inceleyeceğiz. Önce U.F.O. ne demektir ona bakalım. U.F.O. gavurca "Undefined Fucking Objects" kelimelerinin baş harflerinden meydana gelmiştir. Türkçe anlamı ise "Koduğumun Uçan Şeyleri". Türkçesini kısaltırsak "K.U.Ş." Ama Türkçe'de K.U.Ş. bildiğimiz kuş anlamına geldiğinden ve moda olmadığından biz gavurcasını, yani U.F.O.'yu kullanacağız. UFO adından da anlaşıldığı gibi ne idüğü belirsiz uçan şeyler demektir. Yani birşeyin UFO olabilmesi için önce uçması ve sonra ne idüğü belirsiz olması şarttır. Mesela uçaklar UFO değildir, çünkü ne oldukları bellidir. Bülent Ersoy da UFO değildir. Ne idüğü belirsiz olmasına rağmen uçamadığından UFO olamaz. Yani illaki uçacak ve ne olduğu belli olmayacak! Dünyada yapılan UFO ihbarlarının %95'nin kuş sürüsü, balon, uçak, bulut v.s. gibi normal şeylerdir. %5'lik kısım ise muammalarla doludur. Bizi de ilgilendiren işte bu %5'lik kısımdır.

Gerisi burada.

333

333 no'lu giriş. Dudaklarınızı seksi bir şekilde büzün ve "üççüzotusüç" diyin.

Zaman Katli

İndir ve Oyna: Fight for Kisses (Intro'yu da mutlaka izleyin)

Mıncıkla: String Spin
Mıncıkla: Depth of Field

İzle: Offensive Drawing
İzle: Bunch of Monkies
İzle: Bangkok Market Train
İzle: Amazing Coordinated Japanese Dance
İzle: Amazing Coordinated Samsung Dance
İzle: Amazing Coordinated Indian Dance (Müthiş bir kareografi, işin komik yanı şarkının ve dansların gayet hoşuma gitmiş olması)

Rakamlarla Geçen Hafta

* BİR adet MP3 çalar ve iPod'lu araba teybi aldım, artık kaset dışında birşeyler dinleyebileceğim arabada.
* Media Markt hengamesinden İKİ adet ürün aldım. Evet ilk gün biraz itiş kakış olmuş ama ikinci gün gayet düzenli ve sakindi, fiyat avantajı da çok iyi.
* OK İKİ senedir ilk kez bir lisenin kapısından girdim.
* ÜÇ senedir ilk kez bu kadar çok öğretmeni bir arada gördüm. Hatta ilk kez bu kadar sarhoş öğretmeni bir arada gördüm (ya da çakır keyif diyelim).
* OTUZ gündür ilk kez bara çıktım.
* BEŞ YÜZ parçalık puzzle ardından İKİ BİN parçalık puzzle'a geçtik. Hedefimiz BEŞ BİN.
* İKİ bilgisayar BİR ADSL kurdum.
* Yeni DÖRT proje peşindeyim. 5 Sercan 5!

Hiperrealizm

Senelerce heykel sanatına burun kıvırmış biri olarak Ron Mueck'in işleri ilk kez beni büyüledi. Galiba sanatın her alanında kavramsallığa ve empressyonizme karşıyım ben. Üniversite'de hep "kavramsal sanat tüm kötülüklerin anasıdır" derdim de tartışma çıkardı. Mümkün olduğu kadar realist, hatta hiperrealist şeyler bana daha yatkın sanki. Ya da kavramsallıktan değil de realizmin bozumundan oluşan işler. Evet evet...









Günün Kelimesi

blogzeimer
(isim) Günlük koşuşturma arasında blog yazmayı unutmak. (Örn: O kadar meşgulüm ki, blogzeimer geçirmişim.)

Blog Yazmamanın Dayanılmaz Hafifliği

Son 2 gündür blog yazmak yerine yaptığım şeyler;
- Frankfurt yolculuğu için pasaport uzatma sırasında beklemek
- Schengen vizesi için biyometrik fotoğrafların tab edilmesini beklemek
- Süresi uzatılmış pasaportu teslim almak için beklemek
- Açıldığının ertesi gününde Media Markt'ın kapısında içeri girmek için beklemek
- Media Markt'ın kasalarında alışverişini ödemek için beklemek
- Tamirci oto teybini takarken beklemek
- Talip'i işine götürürken Kağıthane dolaylarında trafikte beklemek
- IKEA'da yemek sırasında tepsilerini dolduran aptal kadınları beklemek
- Arabanın aküsü dolsun diye beklemek
- İstinye Park'ta buluşacağım firma yetkilileri arasın diye beklemek

25 Eylül 2007 Salı

Facebook

Facebook virüsü bana da bulaştı. Sürekli kim gelmiş kim gitmiş kim ne yazmış diye bakmaktan kendimi alamıyorum. Korkunç!

24 Eylül 2007 Pazartesi

Haftasonu Puzzle Kongresi

Grup halinde puzzle çözmenin bazı kuralları;
* Her puzzle parçasından sonra "bulduk, bulduk" diye kutlama yapılırsa küçük bir puzzle'ın bile bitmesi saatler sürebilir.
* Parçaları önce renklerine göre mi ayıracağız yoksa önce puzzle'ın sınırlarını mı çizeceğiz kavgası her puzzle'da tekrarlanmaktadır.
* Votkalı punch yapıp her doğru parçanın ardından fondip yapmak ilerleyen aşamalarda puzzle'ı flu görmeye yol açabilir.
* Kıskanç kişilerle itiş kakış puzzle yapmak parçaların havalarda uçuşmasıyla sonuçlanabilir.
* Dar alanlarda puzzle yapmak zamanla aktivitenin güreşe dönüşmesine neden olabilir.
* Gece kalkıp tüm puzzle'ı bitirmek sonra da tam ortasındaki parçayı çıkartıp, puzzle'ın yanına koyup uyumak sabah dayağa dönüşebilir.
* Bu bitti, sıradaki puzzle!

21 Eylül 2007 Cuma

Mykonos Hatırası

Günün Kelimesi

v.i.f.
(isim) Very Important Friend (Çok Önemli Arkadaş) (Örn: Yemekte 2 vif olacak, onlarla tanışacaksın.)

Haftasonu Planları ve Gerçekleşme Olasılıkları

* Yağmur altında yürü. (OLASI)
* Ağabeyinle buluşmak üzere Küçük Çekmece'ye git. (DÜŞÜK)
* Onları şehir merkezine gelmeye ikna et. (YÜKSEK)
* Talip ile cheesecake yapmaya çalış. (YÜKSEK)
* Ama başarama. (NEREDEYSE KESİN)
* Laptop'unu kur ve kullanmaya başla. (OLASI)
* Kişisel projelerinde ilerleme kaydet. (DÜŞÜK)
* Haftasonunu Taliplerde miskin miskin geçir. (YÜKSEK)
* Uzun aradan sonra bir film izle. (OLASI)
* Kuti tarafından işleri yapmadığın için haşlan. (OLASI)
* Ağva'ya gitmeye üşendiğin için üniversite arkadaşlarını da gitmemeye ikna et, şehir içi bir buluşmaya önayak ol. (OLASI)

Zaman Katli

Zaman öldürmek için biraz trailer izleyelim;

* Ironman (Yaşasın kötü görünen bir çizgi roman uyarlaması daha...)
* Dragon Wars (Bu film ne ya, nereden çıktı, başındaki samurai'lar niye stormtrooperlara benziyor, etc...)
* Ladron Que Roba A Ladron
* Walk Hard (Dewey Cox diye biri gerçekten var mı, yok herhalde di mi, neyse müzik bilgim buraya kadar. Hoş bir komedi filmine benziyor.)
* Beawulf (Gereksiz bir animasyon denemesi sanki, tam karar veremiyorum.)
* The Dark Knight (Hiçbirşey görünmemesine rağmen ilk filmin güzelliğinin ardından tüyleri diken diken eden bir trailer bence)
* The Brave One (Jodie Foster hayranlığı bana bu filmi seyrettirir. Flight Plan denilen hayal kırıklığı ardından iyi birşey geliyormuş gibi duruyor.)
* The Kite Runner
* Hatchet (Çok ezik bir American Slasher'a benziyor, haftasonu gecesi DivX eğlencesi)
* Fierce People
* Trade
* I Want Someone To Eat Cheese With (Chubby Chaser :) )
* Mr.Magorium's Wonder Emporium (Amerikalıların saçma tatil filmlerinden biri ama oyuncuları açısından gözüme ilginç göründü)
* The Last Winter (Acayip güzel bir gerilim filmine benziyor)
* The Signal
* Right At Your Door
* The Nines (Dünyayı The Sims gibi gösteren süper sahneye dikkat edin)
* The Last Legion
* Elizabeth : The Golden Age (Cate Blanchet nasıl bir insan)
* My Kid Could Paint That (Yine kurgu mu gerçek mi olduğunu anlayamadığım bir film. Üniversite yaşamı boyunca kavramsal sanatın tüm kötülüklerin anası olduğunu savunmuş biri olarak zevkle izleyeceğim.)

20 Eylül 2007 Perşembe

Günün Kelimesi

frijit jones
(isim) Tüm erkeklere burun kıvıran, çevresindeki tüm erkekleri uzaklaştıran kadın ya da gay. (Örn:
- Gül gibi adamdı, zengin, yakışıklı, yine bıktırmış bir şekilde adamı.
- Aman bırak o frijit jones'u, her zaman yaptığı şey!)
Uyduran: Serra

Araman İçin İlla Hata Mı Yapmam Gerekir?

Gerçi çoğu kötü ama yine de vereyim buradan. Şimdi kafamda iki soru var, 1) Büyüyen firmalar kurumsallaşırken Horoz Lojistik kamyonlarının arkasına bunları yazarak ters yöne mi gidiyor, ya da 2) Madem kurumsallaşıyoruz kamyon arkası yazılarımızı da standardize edelim diyerek kurumsallaşmayı yanlış anlamış olabilirler mi. Her halükarda komik bir fikir. Üçüncü ve juri özel ödülü süper bence. Diğerleri farkettiyseniz mantıklı bir başlangıç/birinci yarı + güldüren bir ikinci yarı şeklinde.

Horoz Lojistik'in 1 Haziran tarihinde başlayıp 15 Ağustos'ta sona eren yarışmasında Türkiye'nin yeni kamyon arkası yazıları seçildi.

Türkiye'nin her yanından, 5 bin 750 başvuru arasından, jürinin finalistleri belirlemede oldukça zorlandığı Kamyon Arkası Yazıları Yarışması sonuçlandı. 2000'li yılların yeni kamyon arkası yazılarında toplumun gündemindeki değişimlerin yazılara yansıdığı gözlendi.

İşte en yeni sıfır kilometre Kamyon Arkası Yazıları;


Birinci : "Kamyon Çeker 10–20 ton, Gönlüm Çeker Paris Hilton" (Serkan Demirel, İstanbul)
İkinci : "Hayatımı Yazsam, Duble Yol Olur..." (Ersan Deveci, İstanbul)
Üçüncü : "Araman İçin İlla Hata Mı Yapmam Gerekir?" (Tuna Karslı, İstanbul)
Mansiyon 1 : "Küresel Isınmaya Karşı Su Tankerlerine Geçiş Üstünlüğü Verilsin" (Güney Öncü, Fethiye)
Mansiyon 2 : "İyi Mazot Selülit Yapmaz" (Naci Bektaş, Düzce)
Mansiyon 3 : "Gazla Uçabilirsin,Ama Frenle Konamazsın...!" (Ömer Avni Bilgin, Kuşadası)
Mansiyon 4 : "Bas Gaza, Frene, Debriyaja… Götür Ver Parayı Vergiye, Stopaja" (Kayhan Özarslan, Tekirdağ)
Mansiyon 5 : "Ne Müslüm'den Ne De Orhan'dan, Sevdiğim Tek Parça "Yedek Parça"" (Uygar Haçbozan, Bandırma)
Jüri özel ödülü: "Arabada Yalnız Var!" (İ.Kerem Can Çalışkan, Ankara)

19 Eylül 2007 Çarşamba

Rakamlarla Geçen Hafta

* İKİnci kere Miniatürk'e gittim.
* BİR ev yapımı cheesecake yedik afiyetle, bu haftasonu BİR tane daha yapacağız.
* YİRMİ sene sonra ilk kez Bahçelievler'e gittim. Aynı gün içinde İKİ kere de Emirgan'a gittim.
* İşyerim bana BİR laptop verdi, çok mutluyum.
* İKİ arkadaşım arap ülkelerine gitmeyi planlıyor (tüm arap ülkelerini tek bir ülke olarak görüyorum nedense).
* Taksim'den sabahları araba ile OTUZ dakikada işe gelebiliyorum, çok ilginç, keza ev de o kadar sürüyor.
* Everquest İKİ'ye başlamam konusunda üzerimde acayip bir baskı var.
* BİR haftadır sürekli erken uyuyoruz (acaba ramazan davulcuları tarafından sabahın köründe uyandırılıyor olmanın bir etkisi var mı).
* En iyi arkadaşım BİR denyodan ayrıldı (eğer yeniden bir araya gelirlerse bu yazdığımı yutacak mıyım, neyse yutarım, ne yapayım).

Büyükşehir Belediyesi İzin Ver Biz De Yapalım









Günün Kelimesi

kars banyosu
(isim) Soğuk su ile duş yapıp bir de üzerine suyun yeterince sıcak olduğunu iddia etme durumu. (Örn:
- Oha buz gibi bu su, nasıl yıkanıyorsun bu suda.
- Yoo gayet güzel.
- Nasıl güzel be, basbaya kars banyosu işte.
- Siz batılılar hep aynısınız.)

Dün Gece Rüyamda

Dün gece rüyalarımda farklı farklı insan grupları ile çeşitli şehirlerden kaçmaya çalışıyorduk. Her bir şehrin başına su baskını, yangın, deprem, yaratık istilası gibi garip olaylar geliyordu, biz de yanımda farklı farklı kişilerle ilginç taktikler deneyerek o şehirden kaçmaya uğraşıyorduk. Gece boyu süren bir yorgan kavgası içinde olduğum için sürekli uyanıyor, uyanıp uyudukça yeni bir şehir ve yeni bir insan grubuna denk geliyordum. Mesela bir tanesinde pek çok yaşlı kişi vardı ve onları geride bırakmak zorunda kaldık, birinde de World of Warcraft'taki gibi uçuş noktasına vararak dev yarasaların üzerinde şehri terkettik (demek ki Horde tarafındaydık, hmm...)

Bu rüyaya neler sebep olmuş olabilir; gece boyu yorgan için sürekli kavga vermem, aklımda dar deadline'ı olan işlerin birikmiş olması, Talip ile sürekli ziyaret etmek istediğimiz çeşitli şehirleri konuşuyor olmamız, WoW'u özlemiş olmam?

18 Eylül 2007 Salı

Günün Kelimesi

etkisiz bayram
(isim) 2 günü haftasonuna denk gelen bayram. (Örn:
- Bayramda bir yerlere gidelim mi?
- Gidemeyiz ki, etkisiz bayram.)

Günün Tavsiyesi

Bazen uzlaşmaktansa tartışmak daha iyidir.

Niye Artık İlişkiler Hakkında Yazmıyorsun?

Geçen bir arkadaşım bana bu soruyu sordu. Çünkü o kadar huzurlu bir ilişkinin içindeyim ki, o eski bunalımlı ilişki yazılarımı yazamıyorum. Onun yerine bir süre önce yazmayı düşündüğüm bir rehberi size sunayım, belki işinize yarar. Biz şu an buradaki taktikleri gülerek birbirimize karşı kullanıyor sonra kahkahalarla yaptığımız işe devam ediyoruz.

YANSITMA TAKTİĞİ:
En sık kullanılan taktiklerden biridir. Yapmadığın birşeyi yapmışsın gibi belirtip onun üzerine argüman kurmaya denir. Örnek;
- Bu söylediğin çok aptalca.
- Demek aptalım öyle mi? Madem öyle niye bir aptalla birliktesin?
Nasıl anlarım? Zaman zaman yakalaması çok güç bir taktiktir. Kendi söylediğinden çok emin olmak gerekir.
Nasıl karşılarım? Karşı argüman kurmak zor olabilir. Usturuplu ve kırıcı olmamak gerekir. Eğer akıllı olunursa pozitif birşey de dönüştürülüp tartışma bitirilebilir. Örnek (devam);
- Sana aptalsın demedim, dediğin çok aptalca dedim. Akıllı ve duyarlı insanlar da zaman zaman aptalca şeyler söyleyebilirler. Gerçi senin gibi akıllı ve duyarlı birinin ağzından duymak zordur ama... diye devam ederek toparlayabilirsiniz.

YALNIŞ İKİLEM TAKTİĞİ:
Genelde karşınızdakinin bilinçaltından yaptığı bir taktiktir. Bir problemin sanki iki çözümü varmış da birini seçmek zorundaymışsınız illüzyonu yaratmak anlamına gelir. Örnek;
- Çarşıya çıkalım mı?
- Hmm...
- Tamam tamam unut, çıkmayalım o halde. Zaten benimle bir yere çıkmak içinden gelmiyor anlaşılan.
- Ya tamam çıkalım.
- Yok yok çıkmayalım istemiyorum artık.
Nasıl anlarım? Yakalaması oldukça kolaydır. Birkaç saniye önce var olmayan bir sorun birden bire zuhur ederse genelde bu taktik kullanılmıştır.
Nasıl karşılarım? İlüzyona kapılmamak ve diğer alternatiflerin farkında olmak gerekir. Ayrıca her iki tarafı da memnun edecek alternatifleri üretmek için de biraz yaratıcı olunması gereklidir. Örnek (devam);
- Bak ne diyeceğim, istersen akşama doğru çıkalım hava da serinlemiş olur. O zamana kadar da evde güzel bir DVD izleriz, ne dersin?

OTORİTEYE BAŞVURMA TAKTİĞİ:
Problem ile ilgili bir otorite yaratıp, sizi o otorite ile karşı karşıya getirmeye çalışma durumu. Örnek;
- Doktor arkadaşım Esra bile sürekli uyarıyor, sen hala yapıyorsun.
Nasıl anlarım? Tartışmalarınızda karşınızdakinin ağzından fikri beyan edilen bir üçüncü kişi geçtiğinde anlayabilirsiniz.
Nasıl karşılarım? Genelde öne sürülen otorite konu ile ilgisiz bir otoritedir. Bunun farkına varıp hemen belirtmek gerekir. Eğer isterseniz siz de bir otorite yaratabilirsiniz. Örnek (devam);
- Canım senin arkadaşın Esra bir kadın doğum uzmanı, diyetisyen değil. Eminim kolesterol üzerine de özel bir tahsili yoktur. Ama bizim işyerinde Sedat var, eşi Bahar diyetisyen, o bir sakıncası yok diyor.

KİTLELER ÜZERİNDEN DOĞRULAMA:
"Sadece ben değil herkes böyle düşünüyor" gibi temelsiz ve ispatlanamaz argümanlar kullanmaktır. Örnek;
- O çorapları mı giyeceksin?
- Nesi var çoraplarımın?
- Herkes bilir ki spor ayakkabı üzerine uzun çorap giyilmez.
Nasıl anlarım? Genelde kendi düşüncesini "herkes böyle düşünüyor" şeklinde yansıtan insanlar sık sık bu taktiği kullanırlar. Bir kere yakaladınız mı, hep yakalarsınız.
Nasıl karşılarım? Basitçe yemediğinizi belirtin. Ayrıca herkesin düşündüğü mutlaka doğru da olacak diye bir kural yok. Esprili yaklaşımlar deneyin. Örnek (devam);
- Ha ha ha, herkes mi? Allah iyiliğini vermesin. Birleşmiş Milletler konsensusu mu var bu konuda, hangi senede halk oylamasına sunulmuş? İlahi, ben de birşey diyeceksin sandım.

AŞİL'İN TOPUĞU TAKTİĞİ:
Söylediğiniz pek çok şey arasından yanlış olan tek birşeyi bulup tüm söylediklerinizi bir kenara itme taktiğidir. Örnek;
- Hem beni aramadın, hem aradığımda üzerime geldin, hem asabi asabi konuştun, hem söylediğim şeylerin yalan olduğunu iddia ettin, hem de kaç saat telefonunu kapattın geri arayamayayım diye.
- Ne kaç saati, sadece 10 dakika kapalı tuttum. Hem sen onu bunu bırak da bana şunu söyle...
Nasıl anlarım? Genelde sorduğunuz pek çok soru içinizde patlamak sureti ile tartışma devam eder.
Nasıl karşılarım? Hemen tartışmayı durdurun ve sorularınıza yanıt talep edin. Yalnış söylediğiniz şeyin yanlışını da kabul edin. Örnek (devam);
- Dur dur dur, tamam 10 dakika olsun. Ama peki neden... (aynı sorular bir kez daha)

SEN BUL TAKTİĞİ:
Bir tartışmada argümanı sunan kişinin ispatlamasındansa bu işi farkettirmeden karşıdakine atması taktiğidir. Örnek;
- Zaten sen o koltuğu da sevmemiştin.
- Niye sevmedim ya, sevdim işte.
- Off lütfen, sevmediğin bal gibi belliydi.
Nasıl anlarım? Genelde tartışmanın bir yerinden karşıdaki kişi sizin nasıl ve ne düşündüğünüzü size anlatmaya çalışıyorsa bu taktiğin içindesiniz demektir.
Nasıl karşılarım? Basitçe bu taktiğe düşmeyin, ayrıca karşınızdakine kendiniz adına konuşamayacağını da belirtin. Örnek (devam);
- Ya madem kafamın içinden geçenleri bu kadar iyi okuyabiliyorsun, niye her koltuk için bunu beğendin mi beğenmedin mi diye soruyorsun ki. Ha yok okuyamıyorsan, bırak da hangi koltuğu beğenip beğenmediğimi ben söyleyeyim.

ALICE'İN TAVŞANI
Bir tartışma taktiğinden çok bir kaçınma taktiğidir. O an konuşulan bir konuyu saptırarak başka bir konuya dalmaya denir. Örnek;
- Sana defalarca açıkladım bu konuyu, yine neden aynı şeye geri döndük?
- Evet defalarca açıkladın. Üstelik açıklarken gayet kaba ve sinirliydin, zaten benimle hep böyle konuşuyorsun.
Nasıl anlarım? Hiç bitmeyen ve konudan konuya atlayan bir tartışmanın içindeyseniz karşınızdaki böyle bir taktik belirlemiştir.
Nasıl karşılarım? Biraz zorludur. Çünkü genelde ilk içgüdünüz yeni geçilen konu ile de ilgili fikir beyan etmek olacaktır. Ama önemli olan yeni konuyu ilerletmeden kapatıp, eski konuyu bağlamaya çalışmaktır. Örnek (devam);
- İstersen nasıl konuştuğuma sonra gelelim, yine niye deminki konuyu açtın onu bir bitirelim.

AD HOMINEM TAKTİĞİ:
Ad Hominem tartışmalarda tartışılan konuya değil de tartışılan kişiye saldırma taktiğidir. Örnek;
- Anlamıyorum ki niye bu şekilde düşünüyorsun.
- Ya zaten senin bir anlama sorunun var!
Nasıl anlarım? Genelde ad hominem'lerin ucu kaçar kişisel atışmalara dönüşür.
Nasıl karşılarım? Aslında bu gibi durumlarda karşınızdaki tartışmayı kaybetmiş demektir. Ortaya sunacağı bir argüman kalmadığı için ya da sizin argümünanızdan devam ederseniz haksız çıkacağı için tartışmayı bir adım ileriye götürmeye çalışmaktadır. Bu tuzağa düşmeyin. Örnek (devam);
- Konu benim anlama ya da anlayamama konum değil, senin niye bu şekilde düşünmeye takılmış olman. İstersen o konuda kalalım, kişisel ithamlarla çirkinleşmeyelim.

KORKUTMA TAKTİĞİ:
En düşük seviyeli taktiklerden biridir, tehdit edip korkutma üzerine kuruludur. Örnek;
- Eğer o arkadaşınla birkez daha konuşursan seni terkederim!
Nasıl anlarım? Basbaya.
Nasıl karşılarım? Böyle düşük seviyeli taktikler karşısında kızmakta haklısınız. Eğer ipleri koparmak isterseniz tam sırasıdır. Eğer buna hazır değilseniz şunu anlayın ki tehdit genelde insanın kendi korkularından filizlenir ve bu korkuları geri yansıtarak tehdit eden kişiye yaptığının yalnışını göstermeye çalışabilirsiniz. Örnek (devam);
- Ortada hiçbirşey yokken ikimizin de tanıdığı biriyle konuştum diye beni terkedeceksen ya bana ya da kendine hiç güvenmiyorsun demektir. Eğer bana güvenmiyorsan, çok yazık, beni kırarsın ama eğer kendine güvenmiyorsan bunun için ne yapabilirim bilmiyorum.

İkinci Siyasi Giriş

Bu blogta siyaset ile ilgili birşeyler yazmamaya karar vermiştim ama ikinci kere kendimi tutamadım (ilki sanırsam seçimlerden önceydi). Şimdi de aslında birşey yazmayacağım sadece bir iki yere link vereceğim;
- Ertuğrul Özkök'ün Ufukta Yeni Bir Darbe Mi Var? yazısı. (Ki kendisi matah bir insan mıdır? Pek değil. Yine de Anadolu üniversiteleri ile ilgili endişelerine katılmamak elde mi?)
- Ayşe Arman'ın Şerif Mardin ile yaptığı röportaj. (Ki Ayşe Arman matah bir insan mıdır? Kesinlikle hayır. Yine de bu röportaj için kedi olalı bir fare tuttu denilebilir.)
- Vatan gazetesinin Şerif Mardin ile yaptığı ikinci röportaj.

Ramazan Davulcuları Niye Hala Var?


Ramazan davulcuları niye hala var? Çalar saat icat edileli seneler olduğuna ve artık en kıytırık cep telefonunda bile alarm opsiyonu olduğuna göre ramazan davulcuları hala ne işe yarıyor. "Tatlı bir nostalji", "eski geleneklerin devam ettirilmesi" ve "nerede o eski ramazanlar" geyikleri artık baya bir eski kalmadı mı? Oruç tutmuyorsam niye sabahın köründe uyanmak zorunda kalıyorum? Sorsan herkes "inanç özgürlüğü" taraftarı ama pratikte (ben dahil) herkes birbirinin inanç yaşamına burun kıvırıyor.

Neyse, ben hıncımı ramazandan sonra kapıma gelen davulcudan saklayayım.

17 Eylül 2007 Pazartesi

B Planı

Sercan:
n'aaber
Flintstone:
iyidir senden ?
Sercan:
hiç işte, pazartesi sendromu
Flintstone:
aynen ya acayip depresifim.. ne yapıcaz ?
Sercan:
aslında depresif olmam için hiçbir neden yok
Flintstone:
ya aynen de.. ekşın yok hayatta.. ne bilim bi banka falan mı soysak.. ya da vücuda dövme yaptırıp hapse girip kaçmaya mı çalışsak bilmiyom ki
Flintstone:
orda mısın, cevap ver bana hayatımda önemli bi karar almak üzereyim banka soyuyim diyorum sana gıkın çıkmıyor
Sercan:
ben diyorum ki ezeli düşman olalım, birbirimize uzaktan uzağa kötülük yapmaya çalışalım, telefonlarımızı dinletelim, sevgililerimizi ayartmaya çalışalım, nefret mektupları, bombalı paket falan gönderelim, asılsız söylentiler yayalım netten hayata biraz renk gelsin
Sercan:
her sabah nefret ve kin duyguları ile uyanırsam belki canım sıkılmaz
Sercan:
tabiiiii cevap verme sen
Sercan:
işte nefret tohumlarının ilk adımları
Flintstone:
teldeyim
Sercan:
yemezler
Sercan:
bana msn'de cevap bile vermedin
Sercan:
artık can düşmanız
Sercan:
böyle bil
Flintstone:
ooohooo ben plan bile yaptım sen uyu.. dişli rakip isterim ben

14 Eylül 2007 Cuma

Günün Tavsiyesi

Bazı düşmanları yoketmeye çalışmaktansa onlardan kaçınmak daha iyidir.

Chillout, Trance ve House Arası Bir Liste

* The Beloved - Deliver me
* Djuma Soundsystem - Les Djinns
* Royksopp - Sparks
* Deep Dish - We Gonna Feel It
* Bi' de We Gonna Feel It'in Chris Lawyer Mix'ini dinleyelim
* DJ Tiesto - Suburban Train
* DJ Tiesto - Forever Today

Bir de şunları Youtube'ü gezinirken buldum;
Chillout Vol.1, Chillout Vol.2 ve Chillout Vol.3

Sessiz Cuma

Sevdiğim biri tarafından uyandırıldım, güzel bir kahvaltı, ofise tam zamanında geldim, biraz iş, biraz muhabbet, biraz eğlence, lezzetli bir öğle yemeği, sonra yine aynı sıkıcı ama rahatsız etmeyen ofis döngüsü. Akşam biraz evde vakit geçirip yollara düşülecek, güle oynaya yemek yapılacak, masanın etrafına doluşup yenecek, deniz kenarına ya da Beyoğlu'nda bir yürüyüş, belki arkadaşlarla buluşup görüşme, belki biraz alkol, belki bir film, gece geç yatılacak ama yanımda yine sevdiğim biri olacak.

Her Cuma böyle olsun.

13 Eylül 2007 Perşembe

Yeni Başladım


Ergün Poyraz'ın kitaplarını bıraktım, çok sarmadı, fazla taraflıydı ve kaynak gösterimi çok zayıftı. Dün DnR'dan Kaya Özkaracalar'ın Geceyarısı Filmleri kitabını görüp aldım. B filmler her zaman çok ilgimi çekmiştir, hatta kitabın ikinci bölümü direk Ed Wood üstüne (plan9 nedir hala anlamayan var mı). Bölümleri kısa ve ilginç, bu açıdan okuması da kolay olur diye düşünüyorum. Bir de şöyle bi' ilginçlik oldu, kitap 24,99 YTL gibi birşeydi, DnR kart ile aldığım için 9,49 YTL indirim yaptılar, üzerine de 15 YTL hediye çeki verdiler. Evet, ben de niye anlamadım, biraz daha uğraşsam üzerine para alabilir miydim acaba?

İstek Şarkı

Şarkıların sözlerini Türkçe'ye çevirmek sanki defterlere Blue Jean çıkartmaları yapıştırmak gibi liseden kalma bir alışkanlık gibi geliyor insana. Ama işte günün mood'umu yansıtan istek şarkısı;
Rui da Silva ft. Cassandra Fox - Touch Me

Sabahları bana ilk sen dokun
Geceleri de en son
...
Sana o kadar ihtiyacım var ki
Sana o kadar ihtiyacım var ki
Sana o kadar ihtiyacım var ki

Orası Bir Ufuk Mu?

Bir proje için nette yanmış yıkılmış şehir fotoğrafları arıyordum ki, Bağdat'ı buldum;


Sonra da alakasız bir şekilde bunu buldum (tıkla büyüsün);


Sonra ise gerçekten kötü hissettim.

Zaman Katli

İzle: Roller Coaster Tycoon 3 Bloodbath
İzle: A Glass and a Half Full (Nasıl yani?)
İzle: Umbilical Brothers - Encore

Oyna: Ramps
Oyna: Copter (rekorum 768)

Mıncıkla: Tokyo Interactive Ad Awards

Günün Kelimesi

manik atak
(isim) Ani, geçici ve şiddetli bir manyaklık durumu yaşamak. (Örn: Sevgilimin anlattıklarını duyunca manik atak geçirmişim.)

11 Eylül 2007 Salı

Günün Kelimesi

flickrrik
(isim) Çektiğin tüm fotoğrafları Flickr'da setler haline getirmeye bağımlı duruma gelmek. Ayrıca bakınız; flickrrik anonymous, flickrrizm. (Örn: Merhaba benim adım Sercan, ben bir flickrrikim, öeh be söylemesi ne zormuş!)

Miniatürk ve Pierreloti

Pazartesi yarım günüm boş olunca küçük bir Haliç turu ile değerlendirdik. Silahtarağa'ya fotoğraf çekimi için alıyorlar mı doğrusu merak ettim, nasılsa ben de bir Bilgi mezunuyum. Miniatürk genel olarak sandığım kadar eğlenceli değildi. Talip sürekli "ben burayı gördüm, burayı da gördüm, şuraya gittim, şurada da yemek yemiştik" şeklinde yorumlar yaparak Boğaz Köprüsü maketinden aşağı itilmeyi haketti. Pierreloti ise anlatıldığı kadar güzel manzaralı değildi ama yine de oturup birşeyler içmek için güzel bir ortamdı.

* Haliç Eylül 2007

Balıkesir'den Kasvetli Bir Foto Seti

Haftasonu Balıkesir'deydim. İlk gün hava çok kapalı ve kasvetliydi, bu da fotoğraf için güzel bir ortam yarattı. İkinci gün ise günlük güneşlikti ki bu havada da ilginç fotoğraflar çıktı. Genel olarak baya güzel bir fotoğraf seti oldu.

Ayrıca Flickr'ın güzel bir slideshow uygulamasının olduğunu farkettim ki bundan sonra Flickr linklerini bu slideshow'lara vereceğim.

* Balıkesir Eylül 2007


Teknedeydik Ekstra

İstek foto:

Teknedeydik

Şirketin ikinci senesini kutlamak adına boğazda bir tekne turundaydık. Daha güzel fotoğraflar var ama nedense ben bunları sevdim.

7 Eylül 2007 Cuma

Nefise Şengün

Haftasonu mezarı başında olmak üzere yola çıkıyorum. Hala bir sene geçtiğine inanasım gelmiyor.

30'lu Yaşlara Hoşgeldin

Arkadaşlar işte bu tam bir orta yaş bunalımıdır (mesela benimki gibi).

S: Neden çoğu insan hayatını aslında çalışmak istemediği işlerde harcar?
B: Birgün emekli olabilmek için.
S: Ve sonra?
B: Umm... Bilirsin işte...
S: Şöyle bir gerinip başarısızlığının tadını çıkarmak için mi?

Küçük Kalp / Büyük Kalp

kemal:
sevgililerini aldatmakla ünlü bir arkadaşım var..
kemal:
olay o kadar rutinde gelişirdi ki.. gündüzün sevgili yapar.. akşama onu aldatır..
kemal:
neyse.. nihayetinde arkadaşımız.. söyleyeceklerimizi söyler fazla da üzerine gitmeyiz..
kemal:
bu son ilişkisinde durum çok farklı gelişiyor..
kemal:
20 gün geçti ama aldatmanın fikri bile yok kafasında.. 20 gün.. ne var bunda diyebilirsin tabi...
kemal:
ama onun için bu rekorunda ötesinde bir durum..
kemal:
herneyse.. geçen konuşuyorduk onunla.. dedim ki.. neden aldatıyordun ki.. ve bu son ilişkideki fark nedir..
Sercan:
merak içindeyim
kemal:
bir kalp çizdi cam masanın üzerine... bak dedi.. bu senin kalbin..
kemal:
kalbin içine ufak bir kalp çizdi.. eğer dedi.. kalbin bu ve sevdiğine karşı duygun bu ise... aradaki boşluğa ister istemez birilerini sokarsın..
kemal:
ama sevdiğin kişi o kalbi tamamen kapatıyorsa.. hiçbirşeye, hiçkimseye ihtiyaç duymazsın..
Sercan:
kişi biraz hıyarsa ama yine de güzel bir laf etmişse bilgece sayılır mı
Sercan:
kalbinin içine küçük kalpler almasınmış o da di mi ya da alıyorsa da kendini ve karşısındakini kandırmadan yatağına alaymış sadece
kemal:
duran bir saat bile günde iki defa doğruyu gösterir diyorum bu gibi örnekler için

Serra/Sercan Mutluluk/Zaman Sinüzoidali

Masaüstümde (desktop yani) 8 Haziran tarihli bir resim buldum. Zamanında ne amaçla yapmışım hatırlamıyorum - herhalde buraya bir nedenden koymak için - ama bugün de bana anlamlı geldi. Şu an bu blogu okuyanlarla bunu paylaşamıyorum, bir iki gün sonra paylaşabilir olacağım ama durum; ismi T ile başlayan 2 kişiyi, araba motor borusundaki bir metali ve MSN'den aldığım güzel bir haberi içeriyor. Spekülasyon serbest...

6 Eylül 2007 Perşembe

Gülhane

Gülhane parkının alt girişinden girdiğinizde (denize yakın olan) hemen sola dönüp yokuşu tırmanıyorsunuz ve orada surların üzerinde müthiş manzaralı bir çay bahçesi var. Bir tarafta kız kulesine, diğer tarafta Haliç girişine bakıyor. Yazın son günlerinde güzel güzel esiyor. Çayı çok kötüymüş gerçi (ben iyi çaydan anlamam, Talip'in değerlendirmesi).

Multislacking

Başar:
aynı anda bi help, bi makale okuyup bi de squares oynuyorum
Sercan:
ve de benimle konuşuyorsun
Başar:
di mi

Günün Kelimesi (2 Süper Kelime Birden!)

Günün ve hatta haftanın anlam ve önemini anlatan kelimeler;

ruh büzüşmesi
(fiil) Bunalıma sokucu can sıkıntısı. (Örn:
- Nasıl gidiyor ofis?
- Sorma, ruhum büzüştü...)

altın filli boya vuruşu
(isim) İş merkezinizin boyanmasından dolayı oluşan koku ile kafayı bularak ofiste sarhoş gibi dolaşmak. (Örn: Off sıktı bu raporlar, ben biraz koridora çıkıp altın filli boya vuruşu yapayım.)

whistler:
kuti yeni bisiklet aldım
whistler:
başlangıc seviyesinde yarış bisikleti
whistler:
toplattırıyorsun bunu bilgisayar gibi
whistler:
işte toplam 4 küsür milyar tuttu
Sercan:
kuti şaka gibiymişsin bu bağlamda
whistler:
sele ve sele borusu alamadım yalnız onlar eski bisiklettekilerdekileri kullanıyorum
whistler:
onları degiştirmem içinde 700 milyon geekiyor en az
Sercan:
allah akıl fikir versin
whistler:
param kalmadığı için alamadım hayatımda ilk kez böyle bişi yasıyorum çok kötü bi duygu
whistler:
o yüzden zengin olsak çok iyi olur zannımca!
Sercan:
hemen şimdi goddamit!

En Güzel Calvin & Hobbes'lardan Biri


C: Eğer herhangi birşey dileyebilecek olsaydın ne olurdu?
H: Takılabileceğim büyük güneşli bir tarla.
C: Aptal bir tarla mı?! Buna zaten sahipsin! Büyük düşün! Zenginlik! Güç! İstediğin herhangi birşeye sahip olabileceğini düşün!
C: Aslına bakarsan bu kadar mutlu görünen biriyle tartışmak çok zor.
H: Z

5 Eylül 2007 Çarşamba

Bas Gaza

Tam arabalık bir şarkı seçkisi ister misiniz? Arabada bugünlerde dinliyorum, tek negatif etkisi otobanda şuursuz hızlanma durumu oluyor.

01: Iio - Kiss You (Frank Bailey Extended Mix) (link bütün şarkı değil ne yazık ki)
02: Morandi - Love Me (Extended Mix)
03: Dj Tiesto - Walking On Clouds
04: Iio - Is It Love (Radio Edit) (nedense youtube'de böyle abaza bir klip ile var)
05: Craig David - Unbelievable (Metro Mix Radio Edit)
06: Nelly Furtado - Say It Right
07: Rachel Star - Till There Was You (Orbital Mix)
08: Kirsty Hawkshaw - Reach For Me (Solasso Remix)
09: Alcazar - Crying at the Discotheque (v2)
10: Origene - Sanctuary (Lemon8 Remix)
11: Dj Tiesto - Just Be
12: Melanie C - I Turn to You (Disco mix) (Disco değil ama benzer bir mix, Final Fantasy görüntüleri ile)
13: Sylver - Forgiven
14: Justin Timberlake - What Goes Around Comes Around

Zaman Katli

Günün WTF'ı: Cats & Catnips

Oyun: Squares (rekorum 7392)
Oyun: Tangram
Oyun: Poom (topu gölgesinden takip ederseniz baya kolay)
Oyun: Hungry Blocks (balıklı versiyonu daha estetik ama bu da idare eder)

Mıncıkla: Tinygrow

İzle: Shadow Puppetry
İzle: Panama Canal Timelapse
İzle: Bottle Blade Mozart

Limonlu Antep Fıstığı

' Mert (Optimus Prime):
rüyamda seni gördüm abi
Sercan:
hayırdır
' Mert (Optimus Prime):
serhat abi de vardı
' Mert (Optimus Prime):
böyle oturduk çay içtik
' Mert (Optimus Prime):
ama garip olan
' Mert (Optimus Prime):
sen antep fıstığı yiyordun ama üstüne limon sıktın
' Mert (Optimus Prime):
sonra bir tane eski fotograf makinası vardı baya bir eski ama dijital artık nasıl olduysa
' Mert (Optimus Prime):
garip bir rüyaydı
' Mert (Optimus Prime):
tam hatırlıyamıyorum
Sercan:
çay içmem de garipmiş

Günün Kelimesi

blogzortmak
(fiil) Zorlama blog girişi yazmak. (Örn:
- Nedense bloguma yazacak birşey gelmiyor aklıma.
- Blogzort bişiler!)

4 Eylül 2007 Salı

Rakamlarla Geçen Hafta

* Rock'n'Coke için DOKSAN kilometre yol gittim geldim, değer miydi?
* BİR storyboard'umuz için kaynak arıyoruz, yok mu tanıdığınız?
* ÜÇ kredi kartının limitini doldurdum, iflaslarda mıyım?
* Haftanın neredeyse BEŞ gecesini evde geçirmiyorum, sürtük mü oldum?
* DOKUZ gündür çamurla kaplanmış arabanın içinde bedava yıkama fişi ile dolaşıyorum, tembel miyim?
* İKİ kere Ikea'ya gittim, saçma değil mi?
* Türkiye'nin DÖRT ilini görme gazındayım, bu yaştan sonra?
* Tatil dönüşü ÜÇ makine çamaşır yıkadım, bu kadar şey bavula nasıl sığmıştı?
* TÜM maddelerin sonuna soru koymuşum, hayatımın belirsiz bir döneminde miyim?

Garfield Adayları







İnan Batmış Şehirler Gibi Onarılmaz Anılar

Biri beyaz biri kara iki kedi..
Birbirlerinin omzuna kollarını dolamışçasına birbirlerine şefkatle sarılarak,
birbirlerine dayanarak yola çıkmışlar.
Gölgeler akşamüstünü söylüyor.
Yorgun bir günün sonunda eve dönüyorlarmış gibi.
Yüzlerini görmüyoruz ama eminim mırıl mırıl konuşuyorlardır. Belli sınanmış, denenmiş bir dostluk bu,
uzun yolları da göze alabilen bir dostluk

Ya biz, binde bir karşımıza çıkan dostluk, arkadaşlık, sevgililik fırsatlarını ne yapıyoruz?
Akşamüstünün bir saatinde yorgun gövdemizi yaslayıp mırıl mırıl konuşabileceğimiz,
omzumuza dolanan bir kolun, başımızı yaslayabileceğimiz bir omzun,
belimizi kavrayan bir elin, uzun yollara dayanıklı ayakların sahibi karşımıza çıktığında tanıyabiliyor muyuz onu,
değerini biliyor, biricikliğini, benzersizliğini anlayabiliyor muyuz? ...

Yoksa hayatı sonsuz, fırsatları sayısız sanıp
kendimizi hep ilerde bir gün karşılaşacağımızı sandığımız bir başkasına,
bir yenisine ertelerken hayat yanımızdan geçip gidiyor mu? Karşımıza çerken çıkmış insanları yolumuzun dışına sürüklerken
bir gün geri dönüp onu deliler gibi arayacağımızı hiç hesaba katıyor muyuz?
Hayat her zaman cömert davranmaz bize, tersine çoğu kez zalimdir,
her zaman aynı fırsatları sunmaz, toyluk zamanlarını ödetir. Hoyratça kullandığımız arkadaşlıkların, eskitmeden yıprattığımız dostlukların
savurganca harcadığımız aşkların hazin hatırasıyla yapayalnız kalırız bir gün...

Bir akşamüstü yanımızda kimse olmaz,
ya da olanlar olması gerekenler değildir.
Yıldızların bizim için parladığını göremeyen gözlerimiz,
gün gelir kayan yıldızların gömüldüğü maziye kilitlenir...

Kedilerin özel bir anını yakalamak gibidir
kendi hayatımızdaki olağanüstü anları ve olağanüstü kişileri yakalamak.
Bazılarının gelecekte sandıkları 'bir gün' geçmişte kalmıştır oysa;
hani şu karşıdan karşıya geçerken, trafik ışıklarında rastladığınız,
omzunun üzerinden şöyle bir baktığınız sonra da boş verip
'Nasıl olsa ilerde bir gün tekrar karşıma çıkar.' dediğinizdir.
Oysa tam da o gün bu zalim şehri terk etmiştir O,
boş yere bu sokaklarda aranırsınız...

MURATHAN MUNGAN

3 Eylül 2007 Pazartesi

Rock'n'Coke

Nasıldı derseniz ben genel olarak pek zevk almadım. Eskisinden daha yapay bir mekandı, ortamdaki tüm eğlenceler bir önceki senenin bire bir aynısıydı. Sadece akşam grupları ilginçti ki onları beklemek bile fazla eğlenceli değildi. Talip'in otobanda "yavaş kullan, yavaş!" diye gaza gelmesi dışında fazla bir heyecan yaşanmadı.