30 Kasım 2007 Cuma

Haftasonu Planları ve Gerçekleşme Olasılıkları

* Talip 2 tam gün konferansta olacağından evde miskin miskin uyu. (YÜKSEK)
* Sıkıl. (YÜKSEK)
* Daha da sıkıl. (YÜKSEK)
* Üstüne biraz daha sıkıl. (YÜKSEK)
* Aslı'nın doğumgünü için karaoke club'a git. (YÜKSEK)
* WoW karakterini 60 yap. (YÜKSEK)
* Yeni website projen ile uğraş. (YÜKSEK)
* Dergiyi finalize et. (YÜKSEK)
* Maxim al, acaba hangi çizimlerini kullanmışlar bak. (YÜKSEK)
* Giysin kalmamış, giysi al. (YÜKSEK)
* Aslı'nın doğumgününün bir sonraki haftasonu olduğunu hatırla ve kös kös geri dön. (YÜKSEK)
* Haftasonu bu kadar işi nasıl yapacağını merak et, hem de hepsine YÜKSEK yazmışsın. (YÜKSEK)

Fox = Maymun ?

Biliyorsunuz Fox Amerika'nın en çok tartışılan kanalıdır. Hem en çok izlenen hem de sürekli programlarının içeriğinin "crap" (mota mot çevirirsek "b*k", yorumlu çevirirsek "çer çöp") olduğuna dair eleştiriler alan bir kanaldır. Ayrıca geçmişte kalmış küçük George Bush ve Al Gore seçimlerine ve Florida olaylarına bakarak da tüm Fox yönetiminin ve her ne hikmetse muhabirlerinin dahi para ile kolayca satın alınabildiğini görürüz. Hatta satın alınmak ne kelime bilakis iktidar yalakasıdırlar. Ayrıca Amerika'daki her türlü korku ve paranoya kampanyasının (yok zenciler, yok güney amerikadan gelen ölümcül arılar, yok canlı bombalar, yok içinde hastalık taşıyan zarflar, vs vs) önde giden neferidir.

Bunları neden anlattım? Tabiki Türkiye'deki Fox kanalı ile ilgili. Fox'ta sabahları bir haber programı ve bunu da sunan bir insan evladı (!) var. Haberleri bu kadar kötücül, bu kadar yanlı, bu kadar yerlerde sürünen bir şekilde ele alabilmek herhalde özel uğraş gerektirir. Dediğimi anlamak için baskın ve 8 askerin rehin alınmasın sürecinde bu programa denk gelmeliydiniz. Stüdyoda şiirler okunuyor, kahramanlık türküleri, kanlar dökülüyor, kafalar uçuyor, kan yerde kalmıyor, faşizmin sınırları zorlanıyor. Bir ara neredeyse "stüdyoya bir Kürt getirdik, şimdi canlı yayında döveceğiz" falan diyeceklerinden şüphelendim.

Dakikalar önce yine Fox'u izliyorum (ben de manyak mıyım, madem sinir oluyorum niye izliyorum). Isparta yakınlarında düşen ve son yılların en büyük uçak kazası olabilecek bir kazadan bahsediyor. Kimse kurtulamamış deniyor. İHA muhabiri uçak enkazının orada. Canlı yayında bağlanıyorlar. Fox sunucusu diyor ki "yakınlarınızda bir yolcu yakını var mı, telefonu ona verin". İHA muhabiri "pek uygun olmaz diyor, çok üzgünler, yıkılmış durumdalar". Fox sunucusu ısrar ediyor. Bir adamcağıza veriyorlar telefonu. Adam telefonun diğer ucunda kim olduğunu bile anlamamış, belki yakını ile ilgili bir haber verecekler sanıyor. Ağlıyor. Fox sunucusu ısrarla saçma sapan sorular soruyor. Adam şaşırsın mı üzülsün mü. Doğal olarak hüngür hüngür ağlıyor canlı yayında. Ağlasın diye yayında tutuyorlar, Fox sunucusu aptalca sorularına devam ediyor. Neyseki İHA muhabiri adamdan telefonu alıyor da bu işkenceye son veriyor.

Sonra bir de haberi kapatırken orduya yalakalık yapacak ya. "Kahraman askerlerimiz orada çalışıyor" gibi birşeyler diyor. Ama iğrençliğini saklayamadığı için ardından da "ceset parçalarını topluyorlar" diyiveriyor. Sonra ileri gittiğinin farkına varıp "bu haberi vermek zorundaydık" diyor. Evet zorundaydınız da böyle mi zorundaydınız eh be Monkey!

29 Kasım 2007 Perşembe

Durum Raporu: Herşey Sütliman

Durum raporu; Herşey sütliman. Fotoğraf makinemi özledim. Greater Essence'lerimi kimse almıyor. Kuti askere gidiyor. Talip kafayı zayıflamaya taktı. Sakallarımı kestim. Kış geldi. Yazma yeteneğimi kaybettim. Başar şirket kuruyor. DVD kumandası kırılmış, dizi izleyemiyoruz. Sütliman nasıl bir kelime ya?

Günün Kelime Öbeği

rakıliman
(sıfat) Hüzünlü. (Örn:
- Abi hayırdır yüzünden düşen bin parça.
- Sorma ya, herşey rakıliman.)

votkaliman
(sıfat) Eğlenceli. (Örn:
- Abi hayırdır çok neşeli görünüyorsun.
- Evet ya, herşey votkaliman.)

konyakliman
(sıfat) Durgun. (Örn:
- Abi hayırdır, bayadır ortalıkta yoksun, yok mu bi' aktivite?
- Yok abicim, kış geldi evdeyiz. Herşey konyakliman.)

şampanyaliman
(sıfat) Kaliteli. (Örn:
- Abi nasıl buldun partiyi?
- Gayet şampanyaliman.)

23 Kasım 2007 Cuma

Haftasonu Planları ve Gerçekleşme Olasılıkları

* Tombow'un kalem çevirme yarışmasında jüri üyesi ol, ödüller ver. (KESİN)
* Cumartesi akşamı Talip'i de ikna ederek Bostancı'da "eller havaya"ya git, eğlen. (OLASI)
* Elindeki proje için 3 kişi tüm haftasonu evde otur, harıl harıl çalış. (OLASI)
* Haftalardır ertelediğin bir başka projeye başla. (DÜŞÜK)
* Cuma akşamı Başar, Aslı ve Talip ile Zakkum konserine git. (OLASI)
* Zakkum konserinin Cuma değil Cumartesi olma ihtimali üzerine kafan karışsın. (KESİN)
* Haftalardır yanında taşıdığın ama bir türlü okuyup bitiremediğin Geceyarısı Sineması kitabından kurtul, yeni bir kitap edin. (YÜKSEK)
* Başar ile buluş, iş güç planları yap. (OLASI)
* Mali'den aldığın Action Script kitaplarını bastır, okumaya başla. (DÜŞÜK)
* Kır poponu otur, güzel bir oyun projesi üret Başar ile. (OLUR MU OLUR)
* Yıldırım ve Baran'ı ara, Facebook applikasyonunu gazla. (EVET)

Rakamlarla Geçen Hafta

* Kuti ile uzun süreden beri BİR kez görüştük. Askere gidiyor kendisi.
* İKİ uzvum (sağ elim ve sağ dizim, içiniz fesat!) günlerdir ağrıyor ve nereye çarptığımı bile bilmiyorum. Hele dün sağ elimdeki his neredeyse yokolmuştu.
* Star Trek Next Generation BİRİNCİ sezonunu izliyorum anlamsızca. DÖRT bölüm izledim bile.
* Eve gittiğim akşamlar WoW'u açıp İKİ saat kadar grind ediyorum. Çok rahatlatıcı. Elin ezbere hareketler yaparken kafan hayatınla ilgili olayları düşünüp çözüyor.
* Yeri gelmişken eve gittiğim akşamlar da İKİ'ye kadar düştü haftada.
* Arabamın ay sonuna kadar serviste kalacağını öğrendim. Böylece BİR ay kadar arabasız yaşamış olacağım. (OTUZ sene arabasız yaşam ve DÖRT ay arabalı yaşamın ardından ne anlamı varsa...)
* İKİ arkadaşım işinden ayrıldı. Sanırsam içimde yine kendi işimi kurmak üzere bir kıpırdanma hissediyorum.
* Bana çok heyecan veren BİR projeye başladık sonunda.
* Aralık ayında çıkacak olan bir dergide X çizimin yayınlanacak (X diyorum çünkü kaç tane olacağı belirsiz, en az BİR diyelim).
* Tatil vakti diye iş yüküm İKİ katına çıktı.
* Sabahları YEDİ'de uyanmaya başladım. Aslında avantajlı birşey. Acaba ALTI'ya çekebilir miyim? Hmm...

Do You Have A Flag?

Müthiş zeki bir insanla tanışmak için Eddie Izzard'ın Dress to Kill şovunu seyredin. Britanya komedisi üzerine birşey hala gelmedi kanımca...

Bölüm 1 (No, I'a fucking squirrel!)
Bölüm 2 (Noone was alive than!)
Bölüm 3 (Do you have a flaaag?)
Bölüm 4 (And other measurements as well...)
Bölüm 5 (Death or cake? Cake please!)
Bölüm 6 (The second is dead!)
Bölüm 7 (I am your wife!)
Bölüm 8 (I am a donut.)
Bölüm 9 (Buzz Aldrin in a monster outfit.)
Bölüm 10 (You said a word we didnt understand... And you won Scrabble with it.)
Bölüm 11 (Because there is a fucking H in it!)
Bölüm 12 (Qua?)

21 Kasım 2007 Çarşamba

İnat İradenin Eşşekliğidir

Eğer bir konu inada bağlandıysa birşeyleri yokedip öldürmeden çözülmesi de zorlaşmış demektir. Çünkü ana konunun üstüne bir de diğer tarafın inat etmesinin kırgınlığı eklenir. Kendi kendine inadı kırmaya karar verdiğinde bile diğer tarafın bunu senden önce yapmadığı bilgisi hep bir kenarda duracaktır.

Dahası konunun çözülmesi bile artık üzerinden inadın yarattığı o burukluğu atmak adına yeterliliğini yitirir. Üzeri kapanan ama tam iyileşmeyen bir yara gibi izi kalır. Zaman zaman bir konu o yarayı yeniden aklına düşürür, sızlatır.

Günün Kelimesi

kavgasavvur etmek
(fiil) Bir kavga ya da tartışmanın ardından keşke bunu da söyleseydim, keşke denilene şu şekilde yanıt verseydim diye düşünmek. Olay mekanından ayrıldıktan sonra bile bir süre daha kavganın kafanızda devam etmesi. (Örn: Sabah işe gelirken tüm yol boyunca kavgasavvur ettim durdum.)
Uyduran: Fransızcada gerçekten böyle bir kelime var; L'esprit de l'escalier.

İstek Şarkı

Şarkıların sözlerini Türkçe'ye çevirmek sanki defterlere Blue Jean çıkartmaları yapıştırmak gibi liseden kalma bir alışkanlık gibi geliyor insana. Ama işte günün mood'unu yansıtan istek şarkı;
The Streets - Dry Your Eyes

Gözlerini kurula dostum
Biliyorum bunun seni ne kadar incittiğini ona anlatmaya çalışıyorsun
Ama artık uzaklaşmanın vakti geldi
Çünkü bitmiş

15 Kasım 2007 Perşembe

Alıntı

Gizem Zehir yazıma çok güzel bir alıntı eklemiş, buraya taşımak istedim Türkçe olarak. Philip K. Dick'in Valis romanından alınmış;

Bana her zaman denmiştir ki her kişi için öyle bir cümle - bir kelime serisi - vardır ki bu o kişiyi yoketmeye kadirdir. Fat bana Leon Stone'dan bahsedince anladım ki (bu ilk cümlenin kafama dank edişinin yıllar sonrasında oldu) bir başka cümle daha var, bir başka kelime serisi, ki bu da o kişiyi iyileştirebiliyor. Eğer şanslıysanız ikinci cümleyi de duyarsınız; ama ilkini mutlaka duyacağınızdan emin olun: çünkü işler böyle yürüyor. Kendi başlarına, bir eğitimleri olmadan, kişiler o ölümcül cümleleri söylemeyi bilirler, ama ikincisini söyleyebilmek tecrübe gerektirir.

Hollywood Sözüm Sana

O kadar aptalca film çekeceğinize artık şunları çekseniz de biz de izlesek;

* Reign of Riddick : The Necromonger King (Chronicles of Riddick 2 ya da Pitch Black 3 adı ile de çıkartılabilir)
* Fall of Riddick : Rise of the Elementals (Chronicles of Riddick 3 ya da Pitch Black 4 adı ile de çıkartılabilir)
* Childe Roland to the Dark Tower Went (Tahminen trilogy olur, ya da şaşırtsınlar bizi 7 saatlik bir film yapıp çaksınlar sinemalara)
* Diana Wynne Jones'un sinemaya uyarlanmamış diğer kitapları; tercihen Miyazaki uyarlasın. Örneğin The Merlin Conspiracy'den başlayabilirler. Ya da Nick Mallory'nin hikayesini anlatan bir seri film yapabilirler (diğer adı ile Nichothodes Euthandor Timosus Benigedy Koryfoides).
* Kingdom Come (Mark Waid ve Alex Ross'un müthiş serisi)
* Who Watches the Watchmen (Alan Moore'un 1986 yapımı bu kitabı artık çalına çalına bir hal oldu, yapsınlar güzel güzel izleyelim. En son Lost dizisini resmen bu kitap üzerine kurmuşlar, ayıptır.) (Watchmen'i bilmeyenler okusun; Watchmen)
* New Super Mario Bros (Madem New Super Mario Bros oyunu ile tüm Mario franchise'ı yenilendi, o halde güzel bir film de çeksinler buna. Bob Hoskins Mario'yu oynamasın bu sefer, gerçi çok yakışıyordu ama...)

Günün Kelimesi

fondüye gelmek/getirilmek
(fiil) Birinin Kahve Dünyası'nda fondü ısmarlayarak size istediğini yaptırması. (Örn:
- Nasıl ya! Sende de para yokken adama nasıl oldu da o kadar borç vermeyi kabul ettin?
- Hiç sorma, fondüye getirildim.)

Resosyalizasyon (ya da Mahalle Baskısı)

Yaklaşık iki hafta önce bir Desosyalizasyon denemesi yapmıştım. Ancak şimdi yoğun bir tepki ile karşılaştığım için bunu iptal etmek zorundayım. Neredeyse her arkadaşımın ısrarla arayıp "ne o dümbük, artık bizimle görüşmeyecek misin" şeklinde olaya yaklaşması bunda tabiki en önemli etkiyi oynadı. Bir de tabi "MSN'de konuşmak istemiyorsan banlasaydın, MSN'i kapatman gerekmezdi canikom" şeklinde kişisel tribal enfeksiyonlar da cabası (siz kendinizi biliyorsunuz, evet sen şişman olan ve bir de sen zayıf sırıtan kişi). Facebook'u zamanında kapat(a)madığım için oradan gelen mesajlar da cabası.

Üstüne bir de yazdığım bunalımlı blog yazılarının ardından endişelenerek arayanları ekleyince sanırsam dünyaya geri dönmekten başka çarem kalmadı.

Siz kazandınız.

13 Kasım 2007 Salı

Zehir (I got the poison)

Bazen sisteminize bir zehir enjekte oluyor; söyleyen kişinin belki çok da üzerinde durmadığı birkaç kelime, aklınıza demir atan bir düşünce, gözünüzün önünden silemediğiniz hayali de olsa bir sahne, yüzünüze çarpılan (belki de zaten bildiğiniz ama korkarak içten içe doğru olmadığını umduğunuz) bir bilgi ya da gerçek.

Önce önemsememeye çalışıyor, eninde sonunda sisteminizden atacağınızı sanıyorsunuz. Ancak o siz bakmazken yavaş yavaş ve sinsice ilerliyor. Tüm dengenizi sistemli bir şekilde alt üst ediyor. Aldığınız her nefesin kokusu, yediğiniz herşeyin tadı, duyduğunuz her kelimenin anlamı bozuluyor. Sadece o zehri koklayabiliyor, onun tadını alıyor ve onun dediklerini duyabiliyorsunuz.

Zannediyorsunuz ki o zehrin bunu yapmasına izin vermeyebilirsiniz. Başa çıkabilirsiniz. Sanki biraz direnseniz, biraz karşı koysanız içinizden atabileceksiniz. Ancak zamanla karşı koymanıza imkan olmadığı kafanıza dank ediyor. Çünkü siz busunuz işte. O zehri siz kodladınız. O zehir de sizi siz yapan şeylerden biri.

Böylece sessiz ve yavaştan yayılıyor. Tüm güzel anıların, sevgi dolu düşüncelerin üzerini kaplıyor. Tat almanız gereken şeyleri acı kalp kırıklıklarına dönüştürüyor.

Size de sadece zehrin yayılıp güzel olan herşeyi öldürüp yoketmesini çaresizce izlemek kalıyor.


* Prodigy - Poison

10 Kasım 2007 Cumartesi

Rakamlarla Geçen Hafta

* İKİ gün önce BİR dilim pastırma yedim kahvaltıda, hala kokusu geçmedi. Nasıl birşey bu?
* Arabam ONBEŞ gün daha serviste kalacak; kabus gibi.
* BİR değil İKİ WoW karakteri yarattım DÖRT aydan sonra, davul olayım.
* İKİ yeni proje var hayatımda bana heyecan veren ama Sercan'ın ölü projeler mezarlığına gitmeleri tabiki içten bile değil.
* BİR laptopu hayatımda işler hale getirdim, mesela şu an bu mesajı laptoptan yazıyorum, arka planda WoW karakterim biryerden biryere koşuyor, üstelik evde bile değilim.
* ALTI YÜZ sayfalık bir User's Manual okumaya başladım. Acaba bitecek mi?
* Uzun süredir ilk kez BİR tasarım projesi yaptım, hoşuma gitti.

Günün Kelimesi

ruhastasya
(isim) Ruh hastası bayan ya da efemine eşcinsele takılabilecek isim. (Örn:
- Nişanlımın facebook sayfasındaki arkadaşlarına baktıkça çıldırıyorum.
- Ruhastasya!)
Uyduran: Talip

Sen Garipsin

Artık bu blog'u ya kapatmam gerekiyor ya da birşeyler yazmam. Sanırsam ben birşeyler yazmayı seçeceğim.

Biri bana dedi ki blog'unda en zevkle okuduğum şeyler kendinle ilgili anlattığın garip ve bunalımlı şeyler. Keza insana "demekki tek garip ben değilmişim" dedittiriyormuş. Bu bağlamda kendimle ilgili garip şeyler yazarak başlayayım.

* Geçenlerde sabah 06:00 sularında uyanıp uyuyamadığım için bir yandan TV'de kana susamış insanları dinlerken, diğer yandan da bilgisayarda WoW'u açmış, şehrin ortasında durmuş, çevremde koşuşturan insanları seyrederken sürekli ve katatonik olarak "attack" tuşuna basıyordum. Oyun da bana sürekli "You have no target" diyordu. Yaklaşık 5-10 dakika bu durum devam ettikten sonra birden aldığım mesajın hayatımla ilgili bir mesaj olduğu inancına kapıldım. Sahi, hayatımda ne hedefim var?

* Geceleri sık sık uyanıyorum. Eğer biri ile uyuyorsam ilk uyandığım anda korku ile donuyorum ve yandaki kişinin nefes aldığını duyunca rahatlıyorum. Her uyandığımda evde benim dışımda uyuyanlar nefes alıyor mu diye kontrol ediyorum. Çünkü yaklaşık bir buçuk sene önce bir hastane odasında korkunç bir sessizliğe uyanmıştım ve annem nefes almıyordu.

* 2001'de miyokardit geçirdiğimde evde yalnızdım. Kalbimin acısını bastırsın diye sağ kolumu geriye büküp üzerine yatmıştım. Kolumun acısından uyuşmuş ve uyumuştum. Alakalı olduğunu zannetmiyorum ama son aylarda sağ kolum sürekli ağrıyor. Bazen uyumak için yine üzerine yatıyorum.

* Çocukken pek çok şeyi üç kez yapardım. Mesela su içeceksem 3 bardak, kapıyı kilitleyip kilitlemediğimi kontrol edeceksem 3 kez, ödevimi yanıma alıp almadığıma bakacaksam 3 kez. Zamanla bu geçti ama sanırsam bazen hala yapıyorum. Mesela yazdığım birşey blog'a göndermeden önce - evet doğru bildiniz - 3 kez okuyorum.

* Nedense hiç üşümüyorum. Arkadaşlarım kilolu olduğundan diyor ama sanırsam umrumda olmadığından.

* Yaşlandıkça geçmişi eskisi kadar aramıyorum. Tam tersi olması gerekmez mi?

* "Kafana takma", "Anı yaşa", "Kendini kasma", "Günü yakala" gibi öğütleri gıptayla okuyup dinliyorum ve merak ediyorum, dünyada bunu yapabilen biri gerçekten var mı?

2 Kasım 2007 Cuma

Benim Cici Silahım

İşte size garip bir eşleşme. Biraz önyargılarımızı ve ezbere kalıplaştırma içgüdümüzü kullanalım;

Araba dediğimiz şey bir silah aslında. En küçüğü 2 tonluk aletlerden bahsediyoruz. Birinin üzerine sürersen direk saldırı oluyor. Mesela bir araba ile kafayı kırıp sokaklarda dehşet ve yıkım yaratarak gidebilirsin.

Eğer kişi şehirde yaşayan, eğitimli bir kişi ise genelde küçük araba kullanıyor. Eğer mafyavari bir tip ise büyük Mercedes'ler ya da siyah camlı jipler alıyor. Minibüs kullanan şöförlerin eğitim seviye ortalamaları oldukça düşük. Aynı şey yolcu otobüsleri için de geçerli. Kamyonlara geldiğimizde ise şöförün eğitim seviyesinin iyice düştüğü görüyoruz.

Şimdi bir kafamızı çalıştıralım. Arabanın bir silah olduğu düşünürsek, nasıl oluyor da silah büyüdükçe kullananın eğitim seviyesi düşüyor. Oysa tam tersi olması gerekmez mi? Hmm... Hemen jipi satıyorum sanki...

Rastgele Aklıma Gelenler

* Haftada 2 gün evde kalıyorum, taş çatlasa 3. Geri kalan zamanım taksimde geçiyor.
* Final Fantasy XII'ye başladım. Nedense çok heyecanlandırmadı. Oysaki FFX ve FFX-2'yi Başar ile paralel olarak ne kadar heyecanla oynamıştık. Senaryosu, karakterleri ve demoları hala düşündükçe tüylerimi diken diken eder. Hatta iyi hatırladım, demolarını youtube'den toparlayıp bir zaman katli yapayım.
* God of War nasıl bir adrenalin salgısı. Gerçi pek beceremiyorum.
* Casino Royal'i izledik. Craig David, Bond olmaya yakışmamış diyenler halt etmiş. Film çok hoşuma gitti. Başar'ın dediği gibi "salon Bond'u" değil, "sokak Bond'u" olmuş. İlk macerası olduğu için beceriksiz, vahşi, giyinmeyi bilmeyen bir Bond. Batman Begins, Batman serisi için neyse, Casino Royal de Bond serisi için odur bence.
* Sabahları kalkma saatimi bilinçli olarak 7'ye aldım. Bir hafta 7'de uyanınca artık hep uyanıyorsun. Garip bir duygu, sanki hayattan bir saat daha çalmışım gibi.
* Steam'den bir sürü bişi indiriyorum. Nerden çıktı bu oyun sevdası?
* Haftalardır aynı kitabı okuyorum (Geceyarısı Sineması), bitirsem de yeni bir tanesine geçsem. "Erkekler Hep Aynı" diye bir kitap izledim sabah haberlerinde, cheesy birşeye benziyor ama sanırsam okuyacağım. Bir de "Kovulduk Ey Halkım Unutma Bizi"yi okuyayım, kötüler de ağlar!
* Ahaha, şimdi TV'de bir haber izledim. CHP muhalifleri Deniz Baykal ile görüşmek üzere parti merkezine gelmiş, Deniz Baykal şehir dışında gelmeyecek cevabı almışlar. Sonra otoparka inince Deniz Baykal'ı arabasının direksiyonunda beklerken görmüşler. Deniz Baykal da kaçmış. Bu ne ya!
* 4 aydan beridir kurtulmuştum ama işte dün akşam WoW'da bir karakter yarattım. Koray, Esra, Aykut, Cem, Başar ve Baykal aynı sunucuda başlayınca dayanamadım. Gerçi zaman ayırabilecek miyim o da ayrı.

1 Kasım 2007 Perşembe

Blog İthali

Arkadaşlarımın bloglarını güncellememesi üzerine (hani Geyşa Power, hani Gulag, hani Hasmeth XL) yabancı bloglara sardırdım. Sağ blokta da link verdim, şimdilik 3'ünü seçtim, gerisi gelebilir.

İrtifa Kaybediyoruz, Gereksiz Yükü Atın!

6 torba giysiden kurtulup bir gardrobu boşaltmamın ardından evdeki diğer fazlalıkları da yavaş yavaş toparlıyorum. Orijinal dvd'lerim ile kopya aldığım ya da kendi kopyaladığım dvd'leri ayırdım. Kopyaları sanırsam kuzenime vereceğim, daha hızlı İngilizce öğrenmesi için de bir bahane olur. Böylece 2 kitaplık boşalacak, kitaplıklardan biri de hemen bir arkadaşa paslanacak. Kesonlardan birini boşaltıyorum, eski dergiler atılıyor (neden saklamışım ki sanki), elektronik eşya kutuları gidiyor, bazı kitaplar ve Sony DV kameram açık arttırmaya gidecek, board game'leri naapsam, hmm...

Desosyalizasyon

İlk adım olarak emaillerimden bazılarını iptal ettim. Yıllar boyunca hotmail, yahoo, gmail gibi yerlerden çeşitli emailler almışım nedense, üstüne üstlük bunlara çeşitli mailing listelerini bağlamışım, bazılarına oyun üyelikleri, banka dekontları, alan adı kayıtları falan geliyor. Şimdi bunları 2 adrese indirgemeyi başardım.

İkinci adım olarak MSN'den çıktım. Account'u silmedim tabiki ama artık eskisi kadar da girmiyorum. Hatta son 2 hafta içinde birkaç saat girmişimdir. Arayın beni kardeşim önemli bişi varsa!

Arayın demişken, üçüncü adım olarak artık kayıtlı olmayan cep telefon aramalarını açmıyorum. Akşam saatlerinde ise telefonu çantama koyup çantamı da dolaba koyuyorum, ara ara bakıp hal hatır sormak için geri arıyorum. Acil durumlarda zaten arandıktan sonra SMS atılıyor. SMS gelirse direk bakıyorum neymiş diye.

Son adım olarak Facebook'tan kendimi tam kurtaracaktım ki, Facebook ile ilgili bir projeye başladık. Takılı kaldım yine, neyse onun da vakti gelecek...