12 Aralık 2007 Çarşamba

Sercan'da Hayat Var Mı? (400)

Geldik 400 no'lu post'a. Ama biraz buruk geldik. Uzun süredir bu blog'a olan ilgimi kaybettim. Bunun da cezasını blog okuyucularından gelen mahalle baskısı ile ödüyorum. Aksi gibi de sitemin hosting'i kapandı. Blog'taki tüm resimler "kırık resim" vermeye başladı. Biraz buruk bir 400 no'lu post kutlaması anlayacağınız. Dahası yeni bir host alacak kadar bile vaktim yok ofiste. Akşamları ise bilgisayardan uzak geçiriyorum, iyi de yapıyorum. Neyse kısa bir özet geçeyim, önümüzdeki günlerde umarım bir hosting alıp bu blog'u yeniden hayata döndüreceğim.

* Talip işinden nefret ediyor.
* Necati EQ1 oynuyor. Adi herif, canım çekti.
* Kuti Kars'a gitti. 14 ya da 15inci mekanize piyade.
* Başar ile bir oyun tasarlardık nefis oldu.
* Salim sayfalarca çeviri yaptı, baya iyi oldu.
* Aslı'nın doğumgünü vardı, Karaoke Club'ta kutladık. Talip ve ben sarhoş ve hafif kaymış gittik, ayıp oldu.
* Ben ofiste sürekli çalışıyorum, Aralık ayı tiskinç.
* Bizimkiler 28'inde bir parti düzenliyor, ben işlerden dışında kalacağım zorunlu olarak.
* Yamak Ankara illerinde, blogundan takip ediyoruz.
* Serra'ya yeni başlangıçlar gerekli.
* Bayram geliyor.
* Galiba yeniden hasta oluyorum.

Boş Post

Boş bir post'tur. Yer doldurmak amacı ile yazılmıştır.

Neyse boş geçmek içimden gelmedi, bunun yerine bana mesaj atan bir arkadaşımdan alıntı yapayım; "Senin orta yaş bunalımını..."

5 Aralık 2007 Çarşamba

Kendinize Bu Testi Yapın

Hatta eğer çalıştığım yerden bir kişiyseniz mutlaka yapın! Sorulara Doğru/Yalnış diye cevap veriyor ve kaç tane Doğru dediğinizi topluyorsunuz.

1) Çevrem basiretsiz aptallarla dolu ve arada bir onlara doğru yolu göstermekten geri duramıyorum.
2) Şu anki ekibimle çalışmaya başlamadan önce kibar bir insandım.
3) Çevremdeki insanlara güvenmiyorum, onlar da bana güvenmiyor.
4) Çalışma arkadaşlarımı rakip olarak görüyorum.
5) Merdivenden tırmanmak için arada bir birini aşağı itmek gerekebilir.
6) Diğer kişilerin işle ilgili kıvranmasını zevkle izliyorum.
7) İş arkadaşlarımın başarılarına sevinmekte zorlanıyorum.
8) Bir arkadaş listem, bir de düşman listem var ve her ikisinin de varlığından memnunum.
9) Bazen işyerimdeki gerizekalılara acımadan edemiyorum.
10) Ne kadar iğnelersem iğneleyeyim bir türlü akıllanmıyorlar.
11) Takımımın başarıları benim de başarım sayılır - bensiz bir hiçler.
12) Zaman zaman toplantılarda tat kaçırıcı cümleler sarfetmekten geri kalmıyorum.
13) Başkalarının hatalarını bulmakta ustayım.
14) Nadiren hata yaparım. Genelde sonuçlanmayan işlerim başkalarının hatalarındandır.
15) Sık sık söz keserim, genelde benim söylediklerim daha önemli şeylerdir.
16) Patronumla aramı iyi tutmak için her zaman aklımdakileri söylemem.
17) Esprilerim komiktir ve çoğunlukla işyerindekilerle ilgilidir.
18) Takımımı seviyorum ama şirketin geri kalan ekipleri ile aramız iyi değil. Bu yüzden takımım dışındaki herkese pislik gibi davranıyorum.
19) İnsanlar benimle konuşurken gözlerime bakmıyor.
20) İnsanlar benimle konuşurken kelimelerini seçiyor.
21) Attığım e-maillere zaman zaman yazılı negatif yanıtlar alıyorum.
22) İnsanlar bana kişisel bilgileri vermiyorlar.
23) Ofisimdeki kişileri hiç etrafımda eğlenirken görmüyorum.
24) Ben geldiğimde birileri gidiyor.

0-5 arası: Tam olarak bir g.tdeliği değilsiniz ya da kendinizi kandırıyorsunuz.
5-15 arası: Sınırda bir g.tdeliğisiniz, daha fazla kötüleşmeden kendinizi değiştirin.
15 üstü: Tam bir g.tdeliğisiniz hemen yardım alın. Ama yardım için bana gelmeyin çünkü sizinle tanışmamayı yeğlerim.

Şimdi de bunu izleyin.

Son Günlerde Çok Sık Duyduğum Cümleler (ve Yanıtlarım)

* Yaşıyor musun sen? (Evet yaşıyorum. Çalışıyorum, dolaşıyorum. İlginç bişi yok. Niye aramıyorsun diye sormayın, siz arayın.)
* Gnomeregan yapalım. (Yapalım, hala questleri yeşil bana.)
* Arabanı aldın mı? (Aldım sonunda. Rekor servis süresi adeta.)
* Ruhastasya mısın sen? (Evet kafamın içinde fikirler, düşünceler dönüyor. Ne zamandan beri bunun adı ruhastasyalık oldu.)
* Promotör gelmemiş. (İşinize bir size iki.)
* Kuti bana dizi çek. (Al kuti seyret.)
* Kapıyı kilitledin mi? (Eveeeet...)

Günün Kelimesi

facebook'ta eklenmem eklerim
(cümle öbeği) "Aaa facebook'ta sen de mi varsın? Ekliyim o halde..." sözüne karşılık verebileceğiniz Kadirizm güdümlü yanıt. (Örn:
- Ay inanmıyorum! Kaç sene oldu. Facebook'ta sen de mi varsın? Ekliyim hemen seni.
- Facebook'ta eklenmem eklerim.
- ...)

30 Kasım 2007 Cuma

Haftasonu Planları ve Gerçekleşme Olasılıkları

* Talip 2 tam gün konferansta olacağından evde miskin miskin uyu. (YÜKSEK)
* Sıkıl. (YÜKSEK)
* Daha da sıkıl. (YÜKSEK)
* Üstüne biraz daha sıkıl. (YÜKSEK)
* Aslı'nın doğumgünü için karaoke club'a git. (YÜKSEK)
* WoW karakterini 60 yap. (YÜKSEK)
* Yeni website projen ile uğraş. (YÜKSEK)
* Dergiyi finalize et. (YÜKSEK)
* Maxim al, acaba hangi çizimlerini kullanmışlar bak. (YÜKSEK)
* Giysin kalmamış, giysi al. (YÜKSEK)
* Aslı'nın doğumgününün bir sonraki haftasonu olduğunu hatırla ve kös kös geri dön. (YÜKSEK)
* Haftasonu bu kadar işi nasıl yapacağını merak et, hem de hepsine YÜKSEK yazmışsın. (YÜKSEK)

Fox = Maymun ?

Biliyorsunuz Fox Amerika'nın en çok tartışılan kanalıdır. Hem en çok izlenen hem de sürekli programlarının içeriğinin "crap" (mota mot çevirirsek "b*k", yorumlu çevirirsek "çer çöp") olduğuna dair eleştiriler alan bir kanaldır. Ayrıca geçmişte kalmış küçük George Bush ve Al Gore seçimlerine ve Florida olaylarına bakarak da tüm Fox yönetiminin ve her ne hikmetse muhabirlerinin dahi para ile kolayca satın alınabildiğini görürüz. Hatta satın alınmak ne kelime bilakis iktidar yalakasıdırlar. Ayrıca Amerika'daki her türlü korku ve paranoya kampanyasının (yok zenciler, yok güney amerikadan gelen ölümcül arılar, yok canlı bombalar, yok içinde hastalık taşıyan zarflar, vs vs) önde giden neferidir.

Bunları neden anlattım? Tabiki Türkiye'deki Fox kanalı ile ilgili. Fox'ta sabahları bir haber programı ve bunu da sunan bir insan evladı (!) var. Haberleri bu kadar kötücül, bu kadar yanlı, bu kadar yerlerde sürünen bir şekilde ele alabilmek herhalde özel uğraş gerektirir. Dediğimi anlamak için baskın ve 8 askerin rehin alınmasın sürecinde bu programa denk gelmeliydiniz. Stüdyoda şiirler okunuyor, kahramanlık türküleri, kanlar dökülüyor, kafalar uçuyor, kan yerde kalmıyor, faşizmin sınırları zorlanıyor. Bir ara neredeyse "stüdyoya bir Kürt getirdik, şimdi canlı yayında döveceğiz" falan diyeceklerinden şüphelendim.

Dakikalar önce yine Fox'u izliyorum (ben de manyak mıyım, madem sinir oluyorum niye izliyorum). Isparta yakınlarında düşen ve son yılların en büyük uçak kazası olabilecek bir kazadan bahsediyor. Kimse kurtulamamış deniyor. İHA muhabiri uçak enkazının orada. Canlı yayında bağlanıyorlar. Fox sunucusu diyor ki "yakınlarınızda bir yolcu yakını var mı, telefonu ona verin". İHA muhabiri "pek uygun olmaz diyor, çok üzgünler, yıkılmış durumdalar". Fox sunucusu ısrar ediyor. Bir adamcağıza veriyorlar telefonu. Adam telefonun diğer ucunda kim olduğunu bile anlamamış, belki yakını ile ilgili bir haber verecekler sanıyor. Ağlıyor. Fox sunucusu ısrarla saçma sapan sorular soruyor. Adam şaşırsın mı üzülsün mü. Doğal olarak hüngür hüngür ağlıyor canlı yayında. Ağlasın diye yayında tutuyorlar, Fox sunucusu aptalca sorularına devam ediyor. Neyseki İHA muhabiri adamdan telefonu alıyor da bu işkenceye son veriyor.

Sonra bir de haberi kapatırken orduya yalakalık yapacak ya. "Kahraman askerlerimiz orada çalışıyor" gibi birşeyler diyor. Ama iğrençliğini saklayamadığı için ardından da "ceset parçalarını topluyorlar" diyiveriyor. Sonra ileri gittiğinin farkına varıp "bu haberi vermek zorundaydık" diyor. Evet zorundaydınız da böyle mi zorundaydınız eh be Monkey!

29 Kasım 2007 Perşembe

Durum Raporu: Herşey Sütliman

Durum raporu; Herşey sütliman. Fotoğraf makinemi özledim. Greater Essence'lerimi kimse almıyor. Kuti askere gidiyor. Talip kafayı zayıflamaya taktı. Sakallarımı kestim. Kış geldi. Yazma yeteneğimi kaybettim. Başar şirket kuruyor. DVD kumandası kırılmış, dizi izleyemiyoruz. Sütliman nasıl bir kelime ya?

Günün Kelime Öbeği

rakıliman
(sıfat) Hüzünlü. (Örn:
- Abi hayırdır yüzünden düşen bin parça.
- Sorma ya, herşey rakıliman.)

votkaliman
(sıfat) Eğlenceli. (Örn:
- Abi hayırdır çok neşeli görünüyorsun.
- Evet ya, herşey votkaliman.)

konyakliman
(sıfat) Durgun. (Örn:
- Abi hayırdır, bayadır ortalıkta yoksun, yok mu bi' aktivite?
- Yok abicim, kış geldi evdeyiz. Herşey konyakliman.)

şampanyaliman
(sıfat) Kaliteli. (Örn:
- Abi nasıl buldun partiyi?
- Gayet şampanyaliman.)

23 Kasım 2007 Cuma

Haftasonu Planları ve Gerçekleşme Olasılıkları

* Tombow'un kalem çevirme yarışmasında jüri üyesi ol, ödüller ver. (KESİN)
* Cumartesi akşamı Talip'i de ikna ederek Bostancı'da "eller havaya"ya git, eğlen. (OLASI)
* Elindeki proje için 3 kişi tüm haftasonu evde otur, harıl harıl çalış. (OLASI)
* Haftalardır ertelediğin bir başka projeye başla. (DÜŞÜK)
* Cuma akşamı Başar, Aslı ve Talip ile Zakkum konserine git. (OLASI)
* Zakkum konserinin Cuma değil Cumartesi olma ihtimali üzerine kafan karışsın. (KESİN)
* Haftalardır yanında taşıdığın ama bir türlü okuyup bitiremediğin Geceyarısı Sineması kitabından kurtul, yeni bir kitap edin. (YÜKSEK)
* Başar ile buluş, iş güç planları yap. (OLASI)
* Mali'den aldığın Action Script kitaplarını bastır, okumaya başla. (DÜŞÜK)
* Kır poponu otur, güzel bir oyun projesi üret Başar ile. (OLUR MU OLUR)
* Yıldırım ve Baran'ı ara, Facebook applikasyonunu gazla. (EVET)

Rakamlarla Geçen Hafta

* Kuti ile uzun süreden beri BİR kez görüştük. Askere gidiyor kendisi.
* İKİ uzvum (sağ elim ve sağ dizim, içiniz fesat!) günlerdir ağrıyor ve nereye çarptığımı bile bilmiyorum. Hele dün sağ elimdeki his neredeyse yokolmuştu.
* Star Trek Next Generation BİRİNCİ sezonunu izliyorum anlamsızca. DÖRT bölüm izledim bile.
* Eve gittiğim akşamlar WoW'u açıp İKİ saat kadar grind ediyorum. Çok rahatlatıcı. Elin ezbere hareketler yaparken kafan hayatınla ilgili olayları düşünüp çözüyor.
* Yeri gelmişken eve gittiğim akşamlar da İKİ'ye kadar düştü haftada.
* Arabamın ay sonuna kadar serviste kalacağını öğrendim. Böylece BİR ay kadar arabasız yaşamış olacağım. (OTUZ sene arabasız yaşam ve DÖRT ay arabalı yaşamın ardından ne anlamı varsa...)
* İKİ arkadaşım işinden ayrıldı. Sanırsam içimde yine kendi işimi kurmak üzere bir kıpırdanma hissediyorum.
* Bana çok heyecan veren BİR projeye başladık sonunda.
* Aralık ayında çıkacak olan bir dergide X çizimin yayınlanacak (X diyorum çünkü kaç tane olacağı belirsiz, en az BİR diyelim).
* Tatil vakti diye iş yüküm İKİ katına çıktı.
* Sabahları YEDİ'de uyanmaya başladım. Aslında avantajlı birşey. Acaba ALTI'ya çekebilir miyim? Hmm...

Do You Have A Flag?

Müthiş zeki bir insanla tanışmak için Eddie Izzard'ın Dress to Kill şovunu seyredin. Britanya komedisi üzerine birşey hala gelmedi kanımca...

Bölüm 1 (No, I'a fucking squirrel!)
Bölüm 2 (Noone was alive than!)
Bölüm 3 (Do you have a flaaag?)
Bölüm 4 (And other measurements as well...)
Bölüm 5 (Death or cake? Cake please!)
Bölüm 6 (The second is dead!)
Bölüm 7 (I am your wife!)
Bölüm 8 (I am a donut.)
Bölüm 9 (Buzz Aldrin in a monster outfit.)
Bölüm 10 (You said a word we didnt understand... And you won Scrabble with it.)
Bölüm 11 (Because there is a fucking H in it!)
Bölüm 12 (Qua?)

21 Kasım 2007 Çarşamba

İnat İradenin Eşşekliğidir

Eğer bir konu inada bağlandıysa birşeyleri yokedip öldürmeden çözülmesi de zorlaşmış demektir. Çünkü ana konunun üstüne bir de diğer tarafın inat etmesinin kırgınlığı eklenir. Kendi kendine inadı kırmaya karar verdiğinde bile diğer tarafın bunu senden önce yapmadığı bilgisi hep bir kenarda duracaktır.

Dahası konunun çözülmesi bile artık üzerinden inadın yarattığı o burukluğu atmak adına yeterliliğini yitirir. Üzeri kapanan ama tam iyileşmeyen bir yara gibi izi kalır. Zaman zaman bir konu o yarayı yeniden aklına düşürür, sızlatır.

Günün Kelimesi

kavgasavvur etmek
(fiil) Bir kavga ya da tartışmanın ardından keşke bunu da söyleseydim, keşke denilene şu şekilde yanıt verseydim diye düşünmek. Olay mekanından ayrıldıktan sonra bile bir süre daha kavganın kafanızda devam etmesi. (Örn: Sabah işe gelirken tüm yol boyunca kavgasavvur ettim durdum.)
Uyduran: Fransızcada gerçekten böyle bir kelime var; L'esprit de l'escalier.

İstek Şarkı

Şarkıların sözlerini Türkçe'ye çevirmek sanki defterlere Blue Jean çıkartmaları yapıştırmak gibi liseden kalma bir alışkanlık gibi geliyor insana. Ama işte günün mood'unu yansıtan istek şarkı;
The Streets - Dry Your Eyes

Gözlerini kurula dostum
Biliyorum bunun seni ne kadar incittiğini ona anlatmaya çalışıyorsun
Ama artık uzaklaşmanın vakti geldi
Çünkü bitmiş

15 Kasım 2007 Perşembe

Alıntı

Gizem Zehir yazıma çok güzel bir alıntı eklemiş, buraya taşımak istedim Türkçe olarak. Philip K. Dick'in Valis romanından alınmış;

Bana her zaman denmiştir ki her kişi için öyle bir cümle - bir kelime serisi - vardır ki bu o kişiyi yoketmeye kadirdir. Fat bana Leon Stone'dan bahsedince anladım ki (bu ilk cümlenin kafama dank edişinin yıllar sonrasında oldu) bir başka cümle daha var, bir başka kelime serisi, ki bu da o kişiyi iyileştirebiliyor. Eğer şanslıysanız ikinci cümleyi de duyarsınız; ama ilkini mutlaka duyacağınızdan emin olun: çünkü işler böyle yürüyor. Kendi başlarına, bir eğitimleri olmadan, kişiler o ölümcül cümleleri söylemeyi bilirler, ama ikincisini söyleyebilmek tecrübe gerektirir.

Hollywood Sözüm Sana

O kadar aptalca film çekeceğinize artık şunları çekseniz de biz de izlesek;

* Reign of Riddick : The Necromonger King (Chronicles of Riddick 2 ya da Pitch Black 3 adı ile de çıkartılabilir)
* Fall of Riddick : Rise of the Elementals (Chronicles of Riddick 3 ya da Pitch Black 4 adı ile de çıkartılabilir)
* Childe Roland to the Dark Tower Went (Tahminen trilogy olur, ya da şaşırtsınlar bizi 7 saatlik bir film yapıp çaksınlar sinemalara)
* Diana Wynne Jones'un sinemaya uyarlanmamış diğer kitapları; tercihen Miyazaki uyarlasın. Örneğin The Merlin Conspiracy'den başlayabilirler. Ya da Nick Mallory'nin hikayesini anlatan bir seri film yapabilirler (diğer adı ile Nichothodes Euthandor Timosus Benigedy Koryfoides).
* Kingdom Come (Mark Waid ve Alex Ross'un müthiş serisi)
* Who Watches the Watchmen (Alan Moore'un 1986 yapımı bu kitabı artık çalına çalına bir hal oldu, yapsınlar güzel güzel izleyelim. En son Lost dizisini resmen bu kitap üzerine kurmuşlar, ayıptır.) (Watchmen'i bilmeyenler okusun; Watchmen)
* New Super Mario Bros (Madem New Super Mario Bros oyunu ile tüm Mario franchise'ı yenilendi, o halde güzel bir film de çeksinler buna. Bob Hoskins Mario'yu oynamasın bu sefer, gerçi çok yakışıyordu ama...)

Günün Kelimesi

fondüye gelmek/getirilmek
(fiil) Birinin Kahve Dünyası'nda fondü ısmarlayarak size istediğini yaptırması. (Örn:
- Nasıl ya! Sende de para yokken adama nasıl oldu da o kadar borç vermeyi kabul ettin?
- Hiç sorma, fondüye getirildim.)

Resosyalizasyon (ya da Mahalle Baskısı)

Yaklaşık iki hafta önce bir Desosyalizasyon denemesi yapmıştım. Ancak şimdi yoğun bir tepki ile karşılaştığım için bunu iptal etmek zorundayım. Neredeyse her arkadaşımın ısrarla arayıp "ne o dümbük, artık bizimle görüşmeyecek misin" şeklinde olaya yaklaşması bunda tabiki en önemli etkiyi oynadı. Bir de tabi "MSN'de konuşmak istemiyorsan banlasaydın, MSN'i kapatman gerekmezdi canikom" şeklinde kişisel tribal enfeksiyonlar da cabası (siz kendinizi biliyorsunuz, evet sen şişman olan ve bir de sen zayıf sırıtan kişi). Facebook'u zamanında kapat(a)madığım için oradan gelen mesajlar da cabası.

Üstüne bir de yazdığım bunalımlı blog yazılarının ardından endişelenerek arayanları ekleyince sanırsam dünyaya geri dönmekten başka çarem kalmadı.

Siz kazandınız.

13 Kasım 2007 Salı

Zehir (I got the poison)

Bazen sisteminize bir zehir enjekte oluyor; söyleyen kişinin belki çok da üzerinde durmadığı birkaç kelime, aklınıza demir atan bir düşünce, gözünüzün önünden silemediğiniz hayali de olsa bir sahne, yüzünüze çarpılan (belki de zaten bildiğiniz ama korkarak içten içe doğru olmadığını umduğunuz) bir bilgi ya da gerçek.

Önce önemsememeye çalışıyor, eninde sonunda sisteminizden atacağınızı sanıyorsunuz. Ancak o siz bakmazken yavaş yavaş ve sinsice ilerliyor. Tüm dengenizi sistemli bir şekilde alt üst ediyor. Aldığınız her nefesin kokusu, yediğiniz herşeyin tadı, duyduğunuz her kelimenin anlamı bozuluyor. Sadece o zehri koklayabiliyor, onun tadını alıyor ve onun dediklerini duyabiliyorsunuz.

Zannediyorsunuz ki o zehrin bunu yapmasına izin vermeyebilirsiniz. Başa çıkabilirsiniz. Sanki biraz direnseniz, biraz karşı koysanız içinizden atabileceksiniz. Ancak zamanla karşı koymanıza imkan olmadığı kafanıza dank ediyor. Çünkü siz busunuz işte. O zehri siz kodladınız. O zehir de sizi siz yapan şeylerden biri.

Böylece sessiz ve yavaştan yayılıyor. Tüm güzel anıların, sevgi dolu düşüncelerin üzerini kaplıyor. Tat almanız gereken şeyleri acı kalp kırıklıklarına dönüştürüyor.

Size de sadece zehrin yayılıp güzel olan herşeyi öldürüp yoketmesini çaresizce izlemek kalıyor.


* Prodigy - Poison

10 Kasım 2007 Cumartesi

Rakamlarla Geçen Hafta

* İKİ gün önce BİR dilim pastırma yedim kahvaltıda, hala kokusu geçmedi. Nasıl birşey bu?
* Arabam ONBEŞ gün daha serviste kalacak; kabus gibi.
* BİR değil İKİ WoW karakteri yarattım DÖRT aydan sonra, davul olayım.
* İKİ yeni proje var hayatımda bana heyecan veren ama Sercan'ın ölü projeler mezarlığına gitmeleri tabiki içten bile değil.
* BİR laptopu hayatımda işler hale getirdim, mesela şu an bu mesajı laptoptan yazıyorum, arka planda WoW karakterim biryerden biryere koşuyor, üstelik evde bile değilim.
* ALTI YÜZ sayfalık bir User's Manual okumaya başladım. Acaba bitecek mi?
* Uzun süredir ilk kez BİR tasarım projesi yaptım, hoşuma gitti.

Günün Kelimesi

ruhastasya
(isim) Ruh hastası bayan ya da efemine eşcinsele takılabilecek isim. (Örn:
- Nişanlımın facebook sayfasındaki arkadaşlarına baktıkça çıldırıyorum.
- Ruhastasya!)
Uyduran: Talip

Sen Garipsin

Artık bu blog'u ya kapatmam gerekiyor ya da birşeyler yazmam. Sanırsam ben birşeyler yazmayı seçeceğim.

Biri bana dedi ki blog'unda en zevkle okuduğum şeyler kendinle ilgili anlattığın garip ve bunalımlı şeyler. Keza insana "demekki tek garip ben değilmişim" dedittiriyormuş. Bu bağlamda kendimle ilgili garip şeyler yazarak başlayayım.

* Geçenlerde sabah 06:00 sularında uyanıp uyuyamadığım için bir yandan TV'de kana susamış insanları dinlerken, diğer yandan da bilgisayarda WoW'u açmış, şehrin ortasında durmuş, çevremde koşuşturan insanları seyrederken sürekli ve katatonik olarak "attack" tuşuna basıyordum. Oyun da bana sürekli "You have no target" diyordu. Yaklaşık 5-10 dakika bu durum devam ettikten sonra birden aldığım mesajın hayatımla ilgili bir mesaj olduğu inancına kapıldım. Sahi, hayatımda ne hedefim var?

* Geceleri sık sık uyanıyorum. Eğer biri ile uyuyorsam ilk uyandığım anda korku ile donuyorum ve yandaki kişinin nefes aldığını duyunca rahatlıyorum. Her uyandığımda evde benim dışımda uyuyanlar nefes alıyor mu diye kontrol ediyorum. Çünkü yaklaşık bir buçuk sene önce bir hastane odasında korkunç bir sessizliğe uyanmıştım ve annem nefes almıyordu.

* 2001'de miyokardit geçirdiğimde evde yalnızdım. Kalbimin acısını bastırsın diye sağ kolumu geriye büküp üzerine yatmıştım. Kolumun acısından uyuşmuş ve uyumuştum. Alakalı olduğunu zannetmiyorum ama son aylarda sağ kolum sürekli ağrıyor. Bazen uyumak için yine üzerine yatıyorum.

* Çocukken pek çok şeyi üç kez yapardım. Mesela su içeceksem 3 bardak, kapıyı kilitleyip kilitlemediğimi kontrol edeceksem 3 kez, ödevimi yanıma alıp almadığıma bakacaksam 3 kez. Zamanla bu geçti ama sanırsam bazen hala yapıyorum. Mesela yazdığım birşey blog'a göndermeden önce - evet doğru bildiniz - 3 kez okuyorum.

* Nedense hiç üşümüyorum. Arkadaşlarım kilolu olduğundan diyor ama sanırsam umrumda olmadığından.

* Yaşlandıkça geçmişi eskisi kadar aramıyorum. Tam tersi olması gerekmez mi?

* "Kafana takma", "Anı yaşa", "Kendini kasma", "Günü yakala" gibi öğütleri gıptayla okuyup dinliyorum ve merak ediyorum, dünyada bunu yapabilen biri gerçekten var mı?

2 Kasım 2007 Cuma

Benim Cici Silahım

İşte size garip bir eşleşme. Biraz önyargılarımızı ve ezbere kalıplaştırma içgüdümüzü kullanalım;

Araba dediğimiz şey bir silah aslında. En küçüğü 2 tonluk aletlerden bahsediyoruz. Birinin üzerine sürersen direk saldırı oluyor. Mesela bir araba ile kafayı kırıp sokaklarda dehşet ve yıkım yaratarak gidebilirsin.

Eğer kişi şehirde yaşayan, eğitimli bir kişi ise genelde küçük araba kullanıyor. Eğer mafyavari bir tip ise büyük Mercedes'ler ya da siyah camlı jipler alıyor. Minibüs kullanan şöförlerin eğitim seviye ortalamaları oldukça düşük. Aynı şey yolcu otobüsleri için de geçerli. Kamyonlara geldiğimizde ise şöförün eğitim seviyesinin iyice düştüğü görüyoruz.

Şimdi bir kafamızı çalıştıralım. Arabanın bir silah olduğu düşünürsek, nasıl oluyor da silah büyüdükçe kullananın eğitim seviyesi düşüyor. Oysa tam tersi olması gerekmez mi? Hmm... Hemen jipi satıyorum sanki...

Rastgele Aklıma Gelenler

* Haftada 2 gün evde kalıyorum, taş çatlasa 3. Geri kalan zamanım taksimde geçiyor.
* Final Fantasy XII'ye başladım. Nedense çok heyecanlandırmadı. Oysaki FFX ve FFX-2'yi Başar ile paralel olarak ne kadar heyecanla oynamıştık. Senaryosu, karakterleri ve demoları hala düşündükçe tüylerimi diken diken eder. Hatta iyi hatırladım, demolarını youtube'den toparlayıp bir zaman katli yapayım.
* God of War nasıl bir adrenalin salgısı. Gerçi pek beceremiyorum.
* Casino Royal'i izledik. Craig David, Bond olmaya yakışmamış diyenler halt etmiş. Film çok hoşuma gitti. Başar'ın dediği gibi "salon Bond'u" değil, "sokak Bond'u" olmuş. İlk macerası olduğu için beceriksiz, vahşi, giyinmeyi bilmeyen bir Bond. Batman Begins, Batman serisi için neyse, Casino Royal de Bond serisi için odur bence.
* Sabahları kalkma saatimi bilinçli olarak 7'ye aldım. Bir hafta 7'de uyanınca artık hep uyanıyorsun. Garip bir duygu, sanki hayattan bir saat daha çalmışım gibi.
* Steam'den bir sürü bişi indiriyorum. Nerden çıktı bu oyun sevdası?
* Haftalardır aynı kitabı okuyorum (Geceyarısı Sineması), bitirsem de yeni bir tanesine geçsem. "Erkekler Hep Aynı" diye bir kitap izledim sabah haberlerinde, cheesy birşeye benziyor ama sanırsam okuyacağım. Bir de "Kovulduk Ey Halkım Unutma Bizi"yi okuyayım, kötüler de ağlar!
* Ahaha, şimdi TV'de bir haber izledim. CHP muhalifleri Deniz Baykal ile görüşmek üzere parti merkezine gelmiş, Deniz Baykal şehir dışında gelmeyecek cevabı almışlar. Sonra otoparka inince Deniz Baykal'ı arabasının direksiyonunda beklerken görmüşler. Deniz Baykal da kaçmış. Bu ne ya!
* 4 aydan beridir kurtulmuştum ama işte dün akşam WoW'da bir karakter yarattım. Koray, Esra, Aykut, Cem, Başar ve Baykal aynı sunucuda başlayınca dayanamadım. Gerçi zaman ayırabilecek miyim o da ayrı.

1 Kasım 2007 Perşembe

Blog İthali

Arkadaşlarımın bloglarını güncellememesi üzerine (hani Geyşa Power, hani Gulag, hani Hasmeth XL) yabancı bloglara sardırdım. Sağ blokta da link verdim, şimdilik 3'ünü seçtim, gerisi gelebilir.

İrtifa Kaybediyoruz, Gereksiz Yükü Atın!

6 torba giysiden kurtulup bir gardrobu boşaltmamın ardından evdeki diğer fazlalıkları da yavaş yavaş toparlıyorum. Orijinal dvd'lerim ile kopya aldığım ya da kendi kopyaladığım dvd'leri ayırdım. Kopyaları sanırsam kuzenime vereceğim, daha hızlı İngilizce öğrenmesi için de bir bahane olur. Böylece 2 kitaplık boşalacak, kitaplıklardan biri de hemen bir arkadaşa paslanacak. Kesonlardan birini boşaltıyorum, eski dergiler atılıyor (neden saklamışım ki sanki), elektronik eşya kutuları gidiyor, bazı kitaplar ve Sony DV kameram açık arttırmaya gidecek, board game'leri naapsam, hmm...

Desosyalizasyon

İlk adım olarak emaillerimden bazılarını iptal ettim. Yıllar boyunca hotmail, yahoo, gmail gibi yerlerden çeşitli emailler almışım nedense, üstüne üstlük bunlara çeşitli mailing listelerini bağlamışım, bazılarına oyun üyelikleri, banka dekontları, alan adı kayıtları falan geliyor. Şimdi bunları 2 adrese indirgemeyi başardım.

İkinci adım olarak MSN'den çıktım. Account'u silmedim tabiki ama artık eskisi kadar da girmiyorum. Hatta son 2 hafta içinde birkaç saat girmişimdir. Arayın beni kardeşim önemli bişi varsa!

Arayın demişken, üçüncü adım olarak artık kayıtlı olmayan cep telefon aramalarını açmıyorum. Akşam saatlerinde ise telefonu çantama koyup çantamı da dolaba koyuyorum, ara ara bakıp hal hatır sormak için geri arıyorum. Acil durumlarda zaten arandıktan sonra SMS atılıyor. SMS gelirse direk bakıyorum neymiş diye.

Son adım olarak Facebook'tan kendimi tam kurtaracaktım ki, Facebook ile ilgili bir projeye başladık. Takılı kaldım yine, neyse onun da vakti gelecek...

30 Ekim 2007 Salı

Morph Ball Acquired


Morph Ball da nedir diyenlere; doozo.

Günün Kelimesi

yalayan ölüler
1. (isim) "Yaşayan ölüler" yazmak yerine klavyede ş ve l'nin yanyana bulunmasından dolayı yazılabilmesi içten bile olmayan hatalı ibare.
2. (isim) Korkunç mu yoksa komik mi tam olarak anlaşılamayan saçma bir durum. (Örn:
- İçeriden garip sesler geliyor sanarak 10 dakika kapıda ne yapacağımızı tartıştık.
- Ee sonuçta ne çıktı?
- Yalayan ölüler.)
Uyduran: Saygın

Blog'un akıbeti

Kaç gündür bloga birşeyler yazamıyorum. Hatta bir ara acaba kapamalı mıyım diye düşündüm. Birşey yazmadığım bu esnada 6 kişi telefonla 1 kişi de facebook'ta mesaj yöntemi ile "bloguna birşey yazmıyorsun, iyi misin, hayatta mısın" diye benimle iletişim kurdu. Bu bağlamda sanırsam yazmaya devam etmeliyim. Aslında hayatta pek çok şey oluyor buraya yazılası, ama herhalde ben yazma isteğimi yitirdim. Fotoğraf makinem bozuldu, resim de çekemiyorum. Belki temsili illüstrasyonlar yapmalıyım, hmm... Örneğin ben bloga yazmazken neler oldu, rakamlarla geçen günler;

* Hastalandım ve hasta yattım ÜÇ gün kadar.
* Ardından BİR kez Talip hastalanır gibi oldu ama ucundan sıyırdı.
* Kaza yaptım. İstinye'de BiR yokuştan inerken araba ıslak yolda kaydı ve sağ ön teker kaldırıma çarparak içeri doğru yamuldu. Araba servisi çekildi.
* Servis bana arabanın kilometre sayacı ile oynandığını söyledi (tahminen ELLİ BİN ila YÜZ BİN kilometre arası), kazıklanmışım.
* İstanbul'dan SEKSEN kilometre uzağa Terkos dolaylarında bir tepeye gittik, ağaçlar altında ve çimler üzerinde piknik yaptık.
* BİR ceviz ağacından ceviz topladık akabinde ve kırıp yedik.
* İKİ kere Bakırköy'e gittim, BİR keresinde dolaşmak diğer keresinde eşya almak için.
* BİR Trendshow'a katıldık, kötüydü bence genel olarak bu sene. Talip rehber öğretmen olduğu için "işte gençliğin hali" belgeseli çekti adeta fuarda.
* Trabzon'dan gelen BİR arkadaşı ağırladık.
* YİRMİ DOKUZ Ekim kutlama çılgınlığı sırasında Karaköy Güllüoğlu'nda baklava yiyiyorduk, ardından deniz kenarı ve havai fişek gösterisi izledik şansa.

Plusv.2 Hatırası




Bunu da Tan çizmiş, gerçi ben erken ayrıldığımdan onu göremedim. Tıkla büyüt...

22 Ekim 2007 Pazartesi

Strange Days

Cuma gecesi geç saatlerde TV'ye bakıyorduk ki Exorcist 3 filmine denk geldik. Sonra Cumartesi ve Pazar gecesini ateşlenerek kabus görerek geçirdim. Bu sabah da e-maillerime bakarken böyle birşey gördüm.



İlk geceki kabusta hiç bitmeyen bir Picross (Kare Karalamaca) yapıyordum. Bir türlü bitmiyor ve sürekli yanlış çıkıyordu. Gece boyunca bunu yaptım. İkinci gece ise daha korkunç bir kabus gördüm ama onu anlatmayacağım. Sabah çok erken kalkıp haberleri izledim, içim daha da bunaldı. Velhasıl garip bir hafta başlangıcı.

19 Ekim 2007 Cuma

Günün Kelimesi

55562836 (ya da 555MATEM)
(isim) Cep telefonunu evde unuttuğun ve gün boyunca kimsenin sana ulaşamayacağı gibi, kimsenin de telefonunu ezbere bilmediğini farkettiğin durum. (Örn:
- Eee cep telefonunu evde bıraktıysan sevgilin nasıl ulaşacak sana.
- 555MATEM.)

18 Ekim 2007 Perşembe

İş Bankası'na Çektiğim Faks

7/10

robocub@çim:
helo afrika tel mi hav yu duin
Sercan:
7/10
robocub@çim:
e guzel
Sercan:
evet ortalamanın üzerinde

Günün Kelimesi

malerjik reaksiyon
(isim) İsmi M ile başlayan bazı kişilere karşı uyuz olma durumu. (Örn:
- Nasıl gidiyor, iş ne durumda?
- Nasıl olsun işte, malerjik reaksiyon devam ediyor.)

Rakamlarla Geçen Hafta

* YİRMİ SEKİZ sayfalık ÜÇ YÜZ ON tane fanzin'i printer'dan çıkardık, İKİ kartuş, İKİşer kere doldurularak ancak yetti.
* Free Shop'tan DÖRT şişe aynı parfümden aldım eşe dosta hediye.
* ÜÇ kutu çikolata yedik, hayır bi' sn DÖRT.
* Frankfurt havaalanında İKİ saat Singapore Airlines geçidini izledim, uzakdoğululara doydum adeta.
* Facebook'taki kişi sayım YÜZ ELLİ ÜÇe ulaşmış göz açıp kapayıncaya dek.
* Ayın YİRMİ ALTIsında Plusv2 buluşması yapıyoruz, vay be BEŞ sene sonra ekip toparlanıyor.
* SEKİZ koli giysi ayırdım, tshirt, kazak, mont, ne bulursam. Kars'ta bazı okullara gidecekler.
* Steam'den İKİ oyun hediye geldi, Half-Life 2 ve Episode 1.
* BİR Trendshow belası daha başladı.

İstek Şarkı

Şarkıların sözlerini Türkçe'ye çevirmek sanki defterlere Blue Jean çıkartmaları yapıştırmak gibi liseden kalma bir alışkanlık gibi geliyor insana. Ama işte günün mood'umu yansıtan istek şarkısı; Depeche Mode - A Question of Lust

Bu bir şehvet meselesi
Bu bir güven meselesi
Bu inşa ettiğimiz herşeyin
Toza dönüşmesine
İzin vermeme meselesi
Tüm bunlar ve daha fazlası
Bizi bir arada tutuyor

Kumkapı Hatırası

Aaa ama fotoğraflar nerede?

16 Ekim 2007 Salı

Zaman Katli

İzle: Sleeping Cat (ahaha bu ne ya, ben de gülmekten yere düşecektim)
İzle: Indian Thriller

Mıncıkla: Neon Bible

Bak: 'Bearly' Hanging On
Bak: Top 40 Demotivational Posters
Bak: World Clock

Oku: What is a pack of post-it doing inside Japanese Chewing Gum Box?

WTF is the point in anything we do at all?

Rumeli Kavağı

Rumeli Kavağı'ndan anlamsız fotoğraflar;


Bir adet de anlamlı fotoğraf;

Ana fikir; bu mevsimde Rumeli yerine Anadolu Kavağı'nı tercih edin...

Güz Temizliği

Yeni bir mevsim, yeni projeler, hayatta bazı yeni düzenlemeler. Bunun bloga da yansıması tabiki kaçınılmaz. Şöyle ki;

* Zip'lenmiş Film Özetleri, Birden Aklıma Geldi'nin içine girdi. Artık film özeti zipleyeceğimi sanmıyorum. İlk yaptığımda komik bir fikirdi ama devam ettirilirse biraz soğurmuş gibi geldi.
* Günün Tavsiyeleri, Birden Aklıma Geldi'ye taşındı. Onlara da devam etmeyeceğim, ben kimim ki insanlara tavsiye veriyorum, kendi hayatıma bakayım öncelikle, peh...
* 12 adet Link Kuyusu ile 13 adet Zaman Katli, Zaman Katli ismi altında birleşti. Zaten benzeşiyorlardı, neden ayrılar diye düşündüm, cevap bulamadım.

Evet sanırsam, şimdilik bu kadar yeter.

10 Ekim 2007 Çarşamba

Haftasonu Planları ve Gerçekleşme Olasılıkları

* Frankfurt'a git. (YÜKSEK)

Tembelsiniz! (Ya da En İyi Savunma Saldırıdır)

Bir süredir blogu gayet ihmal ettiğim ve pekbirşey yazmadığımdan ve gelen en son yorumlardan ve MSN konuşmalarından gördüğüm kadarıyla tanıdığım (ve tanımadığım) blog okuyucuları buna tepki verdiğinden hemen zeytinyağı gibi üste çıkacak bir formül geliştirdim. Savunma yapacağıma direk saldırı yapacağım. Bir diğer deyişle kahvedeyim mahvedeyim diyecektim direk mahvedeyim dedim.

Tembelsiniz! Evet evet, aynen öyle. Bakınız bugüne kadar bu blog'a 354 yazı yazmışım (işte bu da 355). Ancak okuyuculardan gelen yorum adedi sadece 273! Yani 1.3 yazıya bir yorum düşüyor. Halbuki haftasonlarını saymazsak günde ortalama 50 farklı ziyaretçi geliyor (haftasonları bu sayı 20-30 arasına geriliyor). Peki nerde bu insanlar, iki satır karalasalar ya.

Rekor da 15 yorum ile sakalımın nasıl kesilmesi gerektiğine karar verdiğiniz yazı olmuş. İşte demokrasinin ve çok sesliliğin gücü, bir insan bile fark yaratabilir, siz yeter ki yazın, aslansınız, kaplansınız, kesseler acımaz, öldürseler ölmezsiniz (gazz gazz).

Bir diğer yandan ofis işlerimin 2-3 katına çıkması ile internette bile sörf yapamaz haldeyim. Sadece arada facebook'a girip bir puzzle falan çözüyorum, bir de gelen vampirdir, kurtadamdır, zombidir saldırılarını "ignore" ediyorum. Akşamları da bilgisayar karşısına pek geçemiyorum. WoW hesabımı bile kapattım, oradan anlayın.

Özetlerin ardından sabaha karşı Frankfurt'a yola çıkıyorum. Umarım bayramdan sonra bu blog'u dolduracak malzeme ile görüşeceğiz.

8 Ekim 2007 Pazartesi

Frankfurt Yolcusu

Freeshop siparişlerinizi iletiniz.

Günün Kelimesi

hedef abarştmak
(fiil) Bir hedefi şuursuzluk içinde abartarak aşıp/şaşıp gitmek. (Örn:
- Haftasonu Çınaraltı'nda öğle yemeği diye çıktık, Sarıyer'de akşam yemeği yedik.
- Hedef abarştmışsınız.)

Sarıyer Hatırası

Cumartesi günü fotoğraf makinem;

Pazar günü fotoğraf makinem;

Artık mor çekiyor.

5 Ekim 2007 Cuma

Hırsızlar!

robocub@dmx:
http://www.arsebook.org/
Sercan:
aa nassı yani
Sercan:
fikrimi çalmışlar
robocub@dmx:
gir bak
Sercan:
oh be
Sercan:
bir an endişelenmiştim

(anlamayanlar, bakınız Çarşamba'nın kelimesi)

Haftasonu Planları ve Gerçekleşme Olasılıkları

* Dergiyi bitir. (YÜKSEK)
* Kısır, kek ve dolma yap, herkesi çağır ve dergi katlama ve zımbalama partisi düzenle. (YÜKSEK)
* Evdeki dolapları toparla, atılacakları at. (OLASI)
* Sinemaya git. (I Pronounce You Chuck and Larry) (OLASI)
* Elinde kalan tek freelance işi sonuçlandır. (DÜŞÜK)
* Haftasonunu Flash oyun ve/veya vektörel logo ayıklayarak geçir. (NE ALAKA)
* Talip'te miskin miskin yat. (YÜKSEK)
* Arabaya atlayıp şehre yakın bir sayfiye yerine gazla. (OLASI)

4 Ekim 2007 Perşembe

Teşekkürler Joss Whedon!

Sonunda dualarımız kabul oldu ve Joss Whedon Buffy'nin sekizinci sezonunu çizgi roman olarak yazıp yayınlatmaya karar kıldı. Türkiye'de satılmadığı için tahminen paylaşım programlarından medet umacağız. Ama olsun Buffy olsun da taştan olsun...


Pastarito Hatırası


3 Ekim 2007 Çarşamba

Eski Bir Dostu Yeniden Hatırlama

Geçen bir linkten Buffy'e denk geldim ve şu klasik bölümü hatırladım; Once More With Feeling. Tek tek buldum tüm bölümdeki şarkıları ve gün boyu dinledim. Acayip özlemişim Buffy'i, 7 sezonu baştan sona bir kez daha izlemem yakındır.

* Buffy - Going Through the Motions
* Scooby Gang - I've Got A Theory
* Unknown - Parking Ticket
* Xander & Anya - I'll Never Tell
* Tara - I'm Under Your Spell
* Spike - Rest in Peace
* Dawn & Sweet - Dawn's Lament/What You Feel
* Giles & Tara - Standing in the Way/I'm Under Your Spell(Reprise)
* Scooby Gang & Spike & Sweet - Walk Through the Fire
* Buffy - Something to Sing About
* Scooby Gang & Dawn & Spike - Where Do We Go From Here?

Masaüstümden Seçmeler

Bilen bilir ben herşeyi masaüstüne kaydeden biriyim. Tüm dokümanlarımı, netten gördüğüm herşeyi, üzerinde çalıştığım dosyaları, vs, kısacası elime ne geçerse masaüstüme atıyorum. Tüm ekranım dolunca da hemen bir dizin açıp herşeyi içine atıyor, dizini arşiv klasörüme atıyor ve yeni ve tertemiz bir masaüstüne yelken açıyorum. Bu tabiki daha önce kaydettiğimi bildiğim birşeyi aradığımda tam bir kabusa dönüşüyor. İkinci garip olan ise masaüstümde ne zaman, niçin ve nereden kaydettiğimi bilmediğim resim, video ve dokümanlar buluyor olmam. Örneğin demin masaüstümü temizledim ve bunları buldum. Neydi bunlar ve niye kaydetmiştim?




Rakamlarla Geçen Hafta

* İKİ dergi için iş ürettim, BİRi fanzin, BİRi online.
* İKİ site projesine ilk adımı attık, gerisi hızla geliyor.
* Elder Scrolls DÖRT'ü kutiye gösterirken kendim sardırdım.
* BEŞ saat Chocobo Tales oynadım ofiste, yuh diyorum amma bağlayıcı bir oyunmuş.
* Facebook'ta günlük geçirdiğim saat sayısı İKİ'ye çıkmıştır herhalde.
* İş Bankası'ndaki ÜÇ hesabımı uzun uğraşılar sonucu BİR'e indirdim. Kahrolsun banka bürokrasisi.
* Uzun süreden sonra BİR mmo kanıma girdi ama pis Nünnü caydırdı beni, zaten daha çıkmasına varmış.
* OTUZ dakika kadar abimleri ve kuzenlerimi gördüm.
* Evden kurtlanmış BEŞ torba hububat attım. Demekki balkondaki dolap o işe yarıyormuş, hmm...

Günün Kelimesi

assbook
(isim) Kimlerle nerede, ne zaman ve ne şekilde seks yaptığınızın hayali arşivi. (Örn:
- Eee nasıl geçti dün gece?
- Artık o çocuğu da assbook'uma ekleyebiliriz.
- Haddi be!
)
Dip Not: Madem facebook bu kadar ilgi görüyor assbook diye bişi yapılsa o da görmez mi?

İstek Şarkı

Şarkıların sözlerini Türkçe'ye çevirmek sanki defterlere Blue Jean çıkartmaları yapıştırmak gibi liseden kalma bir alışkanlık gibi geliyor insana. Ama işte günün mood'umu yansıtan istek şarkısı;
Faithless - We Come 1

Hayatımdaki tüm gizli tadlar
Sen olmayınca acı tohumlara
Ve zehirli yapraklara dönüşüyor
...
Bu kolların bir amacı yok
Bir kuş gibi çırpıyorum
Huzursuzum çünkü
Ben sol gözüm
Sen ise sağ
Çarpışmamız delilik olmaz mı?

2 Ekim 2007 Salı

İş Bankası Sorunsalı

Son bir haftadır taksit taksit İş Bankası yüzünden çıldırma aşamasına geldim. İşte hikayesi;

Araba aldıktan sonra köprüden ilk geçişimde OGS'ye başvurmaya karar verdim. Gişelerden önce İş Bankası'nın OGS kulübesi mevcuttu. Hızlıca formu doldurdum. Bu arada İş Bankası'nda önceden bir hesabım olduğu ortaya çıktı. Nitekim 9 sene önce Şişli'de otururken Pangaltı şubesinde açmış olduğum bir hesaptı. Böylece işlemler daha hızlı olacaktır. Formu doldururken "Maximum Kart ister misiniz?" sorusuna da evet dedim. Buraya kadar herşey normal.

Bir hafta sonra kartım geldi. Aslında kullanmayı pek düşünmüyordum ama yanımda bulunsun mantığı çerçevesinde cüzdana attım. Nitekim yaz tatilinde bonus kartımın limitinin zorlanması nedeni ile kullandım. Kabus geri döndüğümde başladı.

Kendi kendime dedim ki madem kullanmaya başladım bu kartı, internet şubesini de kullanayım. 444 02 02'yi aradım ve bir süre menülerde boğuştuktan sonra ulaştığım operatörden hesabımın "interaktif" özelliğinin kapalı olduğunu ve şubemden açtırmam gerektiğini öğrendim. Zaten en başta hesaplarda niye böyle bir özellik olduğuna dair operatörü bir süre kastırdıktan sonra telefonu kapattım. Pangaltı şubesi ile uğraşmak istemediğim için bana en yakın şubeden bir hesap açtırayım ve kartı buraya geçirip Pangaltı'daki hesabı da kapatayım diye düşündüm saf saf. Tepe Nautilus'a gidip bir hesap açtırdım ve Pangaltı'daki hesabı buraya geçirmek istediğimi söyledim. Gişedeki bayan Pangaltı'daki hesabın "kılavuz hesabı" olduğunu ve kapatılma, geçirilme işleminin o şubeden yapılabileceğini söyledi. Aslında Talip'in evine yakın olmasına rağmen inadım tutmuştu bir kere. "Hanımefendi, herhalde dediklerimi anlamadınız, eğer o şubeye gidebiliyor olsam zaten burada bir hesap açtırmam." Sonuçta faks üzerinden talimat gönderebileceğim çözümü üretildi. Ofise geldim. Pangaltı şubesine faks ile bir talimat geçtim. İlerleyen günlerde 444 02 02'yi bir kez daha aradım. Tabiki kılavuz hesabım devredilmemiş ve kapatılmamıştı. Yarım gün boyunca Pangaltı şubesini aradım. Her seferinde telefonu açan santralden sekreteryaya bağlanıyor ve kimse açmıyordu. Sekreteryadan vazgeçerek rastgele dahililer denedim ve sonuçta birine ulaşmayı başardım. Sorun talimattaki imzam ile sistemde kayıtlı imzamın tutmamasıydı. Sonuçta 9 senelik bir hesap olduğu için adamlara suç bulmadım. İmzamı değiştirmek için en yakın İş Bankası şubesine gitmem gerekiyordu.

Tıpış tıpış Nautilus'a geldim. Sistemdeki imzamı kontrol ettim ve sinirlerim tepeme çıktı, keza imzam 9 senedir hiç değişmemişti. Üstelik internete giremediğim için kartımdaki harcamaları bile göremiyordum. Bu arada bardağı taşıran son damla oldu ve oradaki kadın bana kartımın KIZILTOPRAK şubesine bağlı olduğunu söyledi! (Kızıltoprak neresi, nasıl yani, neler oluyor??) Kadına Kızıltoprak şubesine hayatımda gitmediğimi ve görsem tanımayacağımı açıklamaya çalıştım. O halde kartımı bu şubeye aldırın dedim. Ama bunun tek yolu kartı kırmak ve yerine yeni kart istetmekti. İşler iyice çığrından çıkmıştı. "Pardon tam anlayamadım lütfen bana onaylayın, şimdi burası bir İş Bankası şubesi, Pangaltı ve Kızıltoprak'takiler de birer İş Bankası şubesiler, ama siz oradaki bir kartı buraya alamıyor ya da bir başka şubedeki hesabı buradan kapatamıyorsunuz. Bu bağlamda tüm bu şubelerin İş Bankası şubesi olmasının ne anlamı var, örneğin siz Nautilus Öz İş Bankası olun, Pangaltı'daki de Pangaltı Kamil İş Bankası olsun, Kızıltoprak'a da karışmasın diye Kemal diyelim. Ayrı bankalar olarak iş görün, nasılsa işlemler açısından tek banka olmanızın hiçbir anlamı yok." Tabiki kadının espri anlayışı biraz kıttı.

Ve savaş başlıyor...

Bürokrasi ile çarpışmanın en iyi yolu bürokrasiyi birbiri karşısına getirmektir. Artık bu kişilerle uğraşmak bir farz olmuştu. Öncelikle o şubeden bir talimat fakslamak istediğimi söyledim. Kadının gözü önünde talimatı yazdım ve imzaladım. Kadına da talimattaki imza ile sistemdeki imzanın benzeştiğini teyit ettirdim. Sonra talimatı şubeden fakslattım.

Ertesi gün Pangaltı şubesini aradım ve cevap yine aynıydı (imzanın tutmadığı). Artık elimde bir silah vardı, imzayı Nautilus şubesinde attığımı ve talimatın da kendilerine o şubenin faksından geldiğini bildirdim ve faksın geldiğini faks numarasından kadına bunu teyit ettirdim. Kadın tabiki biraz afalladı ve diğer şube ile iletişime geçeceğini söyledi. Ama tabiki geçmeyecekti ya da çok geç geçecekti. Telefonu kapar kapamaz diğer şubeyi aradım ve gözleri önünde yazılıp onların faksından gönderilen talimatın Pangaltı tarafından kabul görmediğini söyledim. "Şubenizin bir müşterisi olarak bu konunun çözülmesini rica ediyorum." Oradaki kadın da şaşkınlık içinde Pangaltı'yı ararız biz dedi. Ama tabiki aramayacaktı ya da çok geç arayacaktı. Şimdi sıra olayı bir üst otoriteye taşımaktaydı. 444 02 02'yi aradım ve müşteri hizmetlerine bağladım. Taklit edebildiğim en şirret ses tonu ile zaman zaman ağlamaklı, zaman zaman bıkkın, zaman zaman da histerik bir şekilde bir şubelerinin gözü önünde atılan bir imzanın diğer şube tarafından kabul görmediğini anlattım. "Ayrıca bu konuşma kaydediliyorsa, en üst makama kadar dinletin ki, şubelerinizin nasıl birbirinden habersiz ve etkisiz çalıştığını bir görsünler. *Hıck* *hıck*" 20-30 dakika Operatör kadının kapatmasına izin vermedim, tam kadın biz ilgileneceğiz derken konuyu yine en başa getirip en baştan bir kez daha anlattım. Tahminen kadının iliklerine kadar işledi.

Tabiki burada da durmam mümkün değildi. Hemen http://www.isbank.com.tr/ 'ye girerek Müşteri Hizmetleri iletişim formunu buldum. Konuyu anlatan kısa(!) bir mesaj yazdım. Sonra bu mesajı 2-3 kere gönderdim. Ardından bana verilen mesaj takip kodlarını alarak 444 02 02'yi aradım ve bu kodlarla günler önce(!) gönderdiğim iletişim mesajlarına hala cevap verilmedi diye şikayet ettim.

Sonuç;
Bugün İş Bankası Müşteri Hizmetleri, İş Bankası Pangaltı şubesi ve İş Bankası Nautilus şubeleri tarafından teker teker arandım. İş Bankası'ndaki tüm hesaplarım Nautilus şubesine toplandı, diğerleri kapatıldı, yeni kredi kartım da yolda.

Alınan ders;
Bürokrasi ile başa çıkmak için farklı katmanlarını birbirine düşürün, zıtlaşmalarını sağlayın, teyitler ve isimler alın, müşteri hizmetlerini birer kere değil, üst üste ve abartarak kullanın.

1 Ekim 2007 Pazartesi

Don't Let Them Near Each Other

Lost Season 4 - The Orchid Orientation Video

Günün Kelimesi

operatör bana bir çıkış bul! (arkadaşlar kusura bakmayın, şuradaki telefon kulübesine kadar gitmem gerekiyor.)
(deyim) Çok baydığınız durumlarda ortamdan kaçmak için kullabilirsiniz. Örn:
Kişi1: Sedat! Abi askerlikteki o anını anlatsana bir kez daha çok güzeldi o.
Sedat: Ha ha ha! Evet ya, bakın şimdi, bir gece...
Siz: (Elindeki cep telefonunu açarak) Operatör, bana bir çıkış bul! (Kısa bir sessizlikten sonra telefon kapatılır) Arkadaşlar kusura bakmayın, şuradaki telefon kulübesine kadar gitmem gerekiyor. (Aniden masadan kalkılıp, uzaklaşılır.)
Uyduran: Warchovski Kardeşler

Paketini Maket Bıçağı ile Açmaya Çalışırken Kablosunu Kestiğim Mouse


Rahmetle anıyoruz.

Yıldız Hatırası

Dün Gece Rüyamda

Rüyalarımda başıma garip bir şey geliyor, size de oluyor mu diye sormak istiyorum. Bazen rüyamın arka planında bir müzik çalıyor. Bunu farkedince de hemen rüya içinde mantıklı bir açıklama oluşuyor bunun için (mesela arka planda radyo açık oluyor ya da müziği çalan müzisyenler oluşuyor birden). Hatta bazen uyandıktan sonra kısa bir süre daha o müziği duymaya devam ediyorum. Bu sabah mesela sitar, tabla ve şankha ile çalınan bir hint müziği ile uyandım. Ayrıca sitar ve tablanın ne olduğunu nereden biliyorum ki?

28 Eylül 2007 Cuma

Günün Kelimesi

MSN atak
(isim) Sabah sabah MSN geyikleri ile sevgilinin ya da bir arkadaşının moralini bozmak. (Örn:
- Off ne güzel işe neşeli gelmiştim senin bu MSN atağın yüzünden moralim sıfır oldu şimdi.
- Ama haksız mıyım ha söyle, haksız mıyım!)

Cry Me A River

OzzY:
castin dior ki
OzzY:
sen dior
OzzY:
beni dior
OzzY:
ağlattın dior vakti zamanında dior
OzzY:
şimdi sıra sende dior
OzzY:
ağla dior
Sercan:
donla kalan şener hristiyan dior
OzzY:
oo yea

Haftasonu Planları ve Gerçekleşme Olasılıkları

* Sıracevizler'de emlak fotoğrafları çek. (NE ALAKA?)
* Abinleri görmeye Büyükçekmece'ye araba sür. (OLASI)
* Büyükçekmece'nin çok uzak olduğunu iddia et, benzin için bile paran olmadığını söyle, kendini acındır, onları şehre getir. (OLASI)
* Aynı planları geçtiğimiz haftasonu da yaptığını farket. (DÜŞÜK)
* İş yap. (DÜŞÜK)
* Yamak'ı görmeyi planla (YÜKSEK) ve gör (DÜŞÜK).
* Talip'te miskin miskin yat. (YÜKSEK)
* 2 farklı derginin tasarımı ile uğraş. (YÜKSEK)
* Salim'i World of Warcraft'a bulaştır. (OLASI)
* Kuti ile görüş, sitelere içerik girmeye başla. (OLASI)

Ordu Var Ordu Var



27 Eylül 2007 Perşembe

UFO Fenomeni

OZZY'den geldi. Kendisi kimsenin ulaşamadığı bir live space blog'u yapmış. Kutluyoruz kendisini. (Kız alsana bir blogspot yeri, sinir etme adamı!)

Bu yazıda U.F.O. fenomeninin ne olduğunu inceleyeceğiz. Önce U.F.O. ne demektir ona bakalım. U.F.O. gavurca "Undefined Fucking Objects" kelimelerinin baş harflerinden meydana gelmiştir. Türkçe anlamı ise "Koduğumun Uçan Şeyleri". Türkçesini kısaltırsak "K.U.Ş." Ama Türkçe'de K.U.Ş. bildiğimiz kuş anlamına geldiğinden ve moda olmadığından biz gavurcasını, yani U.F.O.'yu kullanacağız. UFO adından da anlaşıldığı gibi ne idüğü belirsiz uçan şeyler demektir. Yani birşeyin UFO olabilmesi için önce uçması ve sonra ne idüğü belirsiz olması şarttır. Mesela uçaklar UFO değildir, çünkü ne oldukları bellidir. Bülent Ersoy da UFO değildir. Ne idüğü belirsiz olmasına rağmen uçamadığından UFO olamaz. Yani illaki uçacak ve ne olduğu belli olmayacak! Dünyada yapılan UFO ihbarlarının %95'nin kuş sürüsü, balon, uçak, bulut v.s. gibi normal şeylerdir. %5'lik kısım ise muammalarla doludur. Bizi de ilgilendiren işte bu %5'lik kısımdır.

Gerisi burada.

333

333 no'lu giriş. Dudaklarınızı seksi bir şekilde büzün ve "üççüzotusüç" diyin.

Zaman Katli

İndir ve Oyna: Fight for Kisses (Intro'yu da mutlaka izleyin)

Mıncıkla: String Spin
Mıncıkla: Depth of Field

İzle: Offensive Drawing
İzle: Bunch of Monkies
İzle: Bangkok Market Train
İzle: Amazing Coordinated Japanese Dance
İzle: Amazing Coordinated Samsung Dance
İzle: Amazing Coordinated Indian Dance (Müthiş bir kareografi, işin komik yanı şarkının ve dansların gayet hoşuma gitmiş olması)

Rakamlarla Geçen Hafta

* BİR adet MP3 çalar ve iPod'lu araba teybi aldım, artık kaset dışında birşeyler dinleyebileceğim arabada.
* Media Markt hengamesinden İKİ adet ürün aldım. Evet ilk gün biraz itiş kakış olmuş ama ikinci gün gayet düzenli ve sakindi, fiyat avantajı da çok iyi.
* OK İKİ senedir ilk kez bir lisenin kapısından girdim.
* ÜÇ senedir ilk kez bu kadar çok öğretmeni bir arada gördüm. Hatta ilk kez bu kadar sarhoş öğretmeni bir arada gördüm (ya da çakır keyif diyelim).
* OTUZ gündür ilk kez bara çıktım.
* BEŞ YÜZ parçalık puzzle ardından İKİ BİN parçalık puzzle'a geçtik. Hedefimiz BEŞ BİN.
* İKİ bilgisayar BİR ADSL kurdum.
* Yeni DÖRT proje peşindeyim. 5 Sercan 5!

Hiperrealizm

Senelerce heykel sanatına burun kıvırmış biri olarak Ron Mueck'in işleri ilk kez beni büyüledi. Galiba sanatın her alanında kavramsallığa ve empressyonizme karşıyım ben. Üniversite'de hep "kavramsal sanat tüm kötülüklerin anasıdır" derdim de tartışma çıkardı. Mümkün olduğu kadar realist, hatta hiperrealist şeyler bana daha yatkın sanki. Ya da kavramsallıktan değil de realizmin bozumundan oluşan işler. Evet evet...









Günün Kelimesi

blogzeimer
(isim) Günlük koşuşturma arasında blog yazmayı unutmak. (Örn: O kadar meşgulüm ki, blogzeimer geçirmişim.)

Blog Yazmamanın Dayanılmaz Hafifliği

Son 2 gündür blog yazmak yerine yaptığım şeyler;
- Frankfurt yolculuğu için pasaport uzatma sırasında beklemek
- Schengen vizesi için biyometrik fotoğrafların tab edilmesini beklemek
- Süresi uzatılmış pasaportu teslim almak için beklemek
- Açıldığının ertesi gününde Media Markt'ın kapısında içeri girmek için beklemek
- Media Markt'ın kasalarında alışverişini ödemek için beklemek
- Tamirci oto teybini takarken beklemek
- Talip'i işine götürürken Kağıthane dolaylarında trafikte beklemek
- IKEA'da yemek sırasında tepsilerini dolduran aptal kadınları beklemek
- Arabanın aküsü dolsun diye beklemek
- İstinye Park'ta buluşacağım firma yetkilileri arasın diye beklemek

25 Eylül 2007 Salı

Facebook

Facebook virüsü bana da bulaştı. Sürekli kim gelmiş kim gitmiş kim ne yazmış diye bakmaktan kendimi alamıyorum. Korkunç!

24 Eylül 2007 Pazartesi

Haftasonu Puzzle Kongresi

Grup halinde puzzle çözmenin bazı kuralları;
* Her puzzle parçasından sonra "bulduk, bulduk" diye kutlama yapılırsa küçük bir puzzle'ın bile bitmesi saatler sürebilir.
* Parçaları önce renklerine göre mi ayıracağız yoksa önce puzzle'ın sınırlarını mı çizeceğiz kavgası her puzzle'da tekrarlanmaktadır.
* Votkalı punch yapıp her doğru parçanın ardından fondip yapmak ilerleyen aşamalarda puzzle'ı flu görmeye yol açabilir.
* Kıskanç kişilerle itiş kakış puzzle yapmak parçaların havalarda uçuşmasıyla sonuçlanabilir.
* Dar alanlarda puzzle yapmak zamanla aktivitenin güreşe dönüşmesine neden olabilir.
* Gece kalkıp tüm puzzle'ı bitirmek sonra da tam ortasındaki parçayı çıkartıp, puzzle'ın yanına koyup uyumak sabah dayağa dönüşebilir.
* Bu bitti, sıradaki puzzle!

21 Eylül 2007 Cuma

Mykonos Hatırası

Günün Kelimesi

v.i.f.
(isim) Very Important Friend (Çok Önemli Arkadaş) (Örn: Yemekte 2 vif olacak, onlarla tanışacaksın.)

Haftasonu Planları ve Gerçekleşme Olasılıkları

* Yağmur altında yürü. (OLASI)
* Ağabeyinle buluşmak üzere Küçük Çekmece'ye git. (DÜŞÜK)
* Onları şehir merkezine gelmeye ikna et. (YÜKSEK)
* Talip ile cheesecake yapmaya çalış. (YÜKSEK)
* Ama başarama. (NEREDEYSE KESİN)
* Laptop'unu kur ve kullanmaya başla. (OLASI)
* Kişisel projelerinde ilerleme kaydet. (DÜŞÜK)
* Haftasonunu Taliplerde miskin miskin geçir. (YÜKSEK)
* Uzun aradan sonra bir film izle. (OLASI)
* Kuti tarafından işleri yapmadığın için haşlan. (OLASI)
* Ağva'ya gitmeye üşendiğin için üniversite arkadaşlarını da gitmemeye ikna et, şehir içi bir buluşmaya önayak ol. (OLASI)

Zaman Katli

Zaman öldürmek için biraz trailer izleyelim;

* Ironman (Yaşasın kötü görünen bir çizgi roman uyarlaması daha...)
* Dragon Wars (Bu film ne ya, nereden çıktı, başındaki samurai'lar niye stormtrooperlara benziyor, etc...)
* Ladron Que Roba A Ladron
* Walk Hard (Dewey Cox diye biri gerçekten var mı, yok herhalde di mi, neyse müzik bilgim buraya kadar. Hoş bir komedi filmine benziyor.)
* Beawulf (Gereksiz bir animasyon denemesi sanki, tam karar veremiyorum.)
* The Dark Knight (Hiçbirşey görünmemesine rağmen ilk filmin güzelliğinin ardından tüyleri diken diken eden bir trailer bence)
* The Brave One (Jodie Foster hayranlığı bana bu filmi seyrettirir. Flight Plan denilen hayal kırıklığı ardından iyi birşey geliyormuş gibi duruyor.)
* The Kite Runner
* Hatchet (Çok ezik bir American Slasher'a benziyor, haftasonu gecesi DivX eğlencesi)
* Fierce People
* Trade
* I Want Someone To Eat Cheese With (Chubby Chaser :) )
* Mr.Magorium's Wonder Emporium (Amerikalıların saçma tatil filmlerinden biri ama oyuncuları açısından gözüme ilginç göründü)
* The Last Winter (Acayip güzel bir gerilim filmine benziyor)
* The Signal
* Right At Your Door
* The Nines (Dünyayı The Sims gibi gösteren süper sahneye dikkat edin)
* The Last Legion
* Elizabeth : The Golden Age (Cate Blanchet nasıl bir insan)
* My Kid Could Paint That (Yine kurgu mu gerçek mi olduğunu anlayamadığım bir film. Üniversite yaşamı boyunca kavramsal sanatın tüm kötülüklerin anası olduğunu savunmuş biri olarak zevkle izleyeceğim.)

20 Eylül 2007 Perşembe

Günün Kelimesi

frijit jones
(isim) Tüm erkeklere burun kıvıran, çevresindeki tüm erkekleri uzaklaştıran kadın ya da gay. (Örn:
- Gül gibi adamdı, zengin, yakışıklı, yine bıktırmış bir şekilde adamı.
- Aman bırak o frijit jones'u, her zaman yaptığı şey!)
Uyduran: Serra

Araman İçin İlla Hata Mı Yapmam Gerekir?

Gerçi çoğu kötü ama yine de vereyim buradan. Şimdi kafamda iki soru var, 1) Büyüyen firmalar kurumsallaşırken Horoz Lojistik kamyonlarının arkasına bunları yazarak ters yöne mi gidiyor, ya da 2) Madem kurumsallaşıyoruz kamyon arkası yazılarımızı da standardize edelim diyerek kurumsallaşmayı yanlış anlamış olabilirler mi. Her halükarda komik bir fikir. Üçüncü ve juri özel ödülü süper bence. Diğerleri farkettiyseniz mantıklı bir başlangıç/birinci yarı + güldüren bir ikinci yarı şeklinde.

Horoz Lojistik'in 1 Haziran tarihinde başlayıp 15 Ağustos'ta sona eren yarışmasında Türkiye'nin yeni kamyon arkası yazıları seçildi.

Türkiye'nin her yanından, 5 bin 750 başvuru arasından, jürinin finalistleri belirlemede oldukça zorlandığı Kamyon Arkası Yazıları Yarışması sonuçlandı. 2000'li yılların yeni kamyon arkası yazılarında toplumun gündemindeki değişimlerin yazılara yansıdığı gözlendi.

İşte en yeni sıfır kilometre Kamyon Arkası Yazıları;


Birinci : "Kamyon Çeker 10–20 ton, Gönlüm Çeker Paris Hilton" (Serkan Demirel, İstanbul)
İkinci : "Hayatımı Yazsam, Duble Yol Olur..." (Ersan Deveci, İstanbul)
Üçüncü : "Araman İçin İlla Hata Mı Yapmam Gerekir?" (Tuna Karslı, İstanbul)
Mansiyon 1 : "Küresel Isınmaya Karşı Su Tankerlerine Geçiş Üstünlüğü Verilsin" (Güney Öncü, Fethiye)
Mansiyon 2 : "İyi Mazot Selülit Yapmaz" (Naci Bektaş, Düzce)
Mansiyon 3 : "Gazla Uçabilirsin,Ama Frenle Konamazsın...!" (Ömer Avni Bilgin, Kuşadası)
Mansiyon 4 : "Bas Gaza, Frene, Debriyaja… Götür Ver Parayı Vergiye, Stopaja" (Kayhan Özarslan, Tekirdağ)
Mansiyon 5 : "Ne Müslüm'den Ne De Orhan'dan, Sevdiğim Tek Parça "Yedek Parça"" (Uygar Haçbozan, Bandırma)
Jüri özel ödülü: "Arabada Yalnız Var!" (İ.Kerem Can Çalışkan, Ankara)

19 Eylül 2007 Çarşamba

Rakamlarla Geçen Hafta

* İKİnci kere Miniatürk'e gittim.
* BİR ev yapımı cheesecake yedik afiyetle, bu haftasonu BİR tane daha yapacağız.
* YİRMİ sene sonra ilk kez Bahçelievler'e gittim. Aynı gün içinde İKİ kere de Emirgan'a gittim.
* İşyerim bana BİR laptop verdi, çok mutluyum.
* İKİ arkadaşım arap ülkelerine gitmeyi planlıyor (tüm arap ülkelerini tek bir ülke olarak görüyorum nedense).
* Taksim'den sabahları araba ile OTUZ dakikada işe gelebiliyorum, çok ilginç, keza ev de o kadar sürüyor.
* Everquest İKİ'ye başlamam konusunda üzerimde acayip bir baskı var.
* BİR haftadır sürekli erken uyuyoruz (acaba ramazan davulcuları tarafından sabahın köründe uyandırılıyor olmanın bir etkisi var mı).
* En iyi arkadaşım BİR denyodan ayrıldı (eğer yeniden bir araya gelirlerse bu yazdığımı yutacak mıyım, neyse yutarım, ne yapayım).

Büyükşehir Belediyesi İzin Ver Biz De Yapalım