30 Temmuz 2007 Pazartesi

Parkların Sürekliliği

Continuity of Parks
(Parkların Sürekliliği)
Julio Cortazar
Türkçe / İngilizce

Türkçesini bulamadığım için ben üzerime vazife edindim, Türkçe'ye çevirip koyuyorum buraya. Aslında Tomris Uyar'ın güzel bir çevirisi vardı bu kısa hikayeye ama nette bulmak ne mümkün.

Tüylerimin diken diken olduğu an: Bu andan itibaren her bir dakikanın amacı belliydi.
Bence okurken arka planda çalması gereken şarkı: Kenji Kawai - Nightstalker

Romanı bir kaç gün önce okumaya başlamıştı. Acil bazı iş konferansları yüzünden bir kenara bıraktığı kitaba şimdi malikaneye dönerken trende yeniden sarıldı; hikayeye ve karakterlere yavaşça artan bir ilgi duymak için kendi kendine izin verdi. O öğlen, avukatına malikanesinin müdürü ile ortak malvarlığı konusunda vekalet yazdıktan sonra, parktaki meşe ağaçlarına bakan çalışma odasının huzurlu ortamında kitaba geri döndü. Sırtı kapıya dönük, en sevdiği koltuğuna yayıldı -- en küçük bir rahatsız edilme fikri bile onu çileden çıkartıyordu -- sol eli ile koltuğun yeşil kadifesini okşarken son bölümleri okumaya başladı. Hiç uğraşmadan karakterlerin isimlerini ve kafasında oluşturduğu yüzlerini hatırladı; roman anında tüm ihtişamıyla kafasında beliriverdi. Satır satır gerçek hayattan uzaklaşmanın o garip zevkini tattı ve aynı anda kafasını yeşil kadifeye dayayarak purolarının uzanma mesafesinde olduğunu ve parktaki meşe ağaçlarından gelerek büyük pencerelerden içeri giren öğlen rüzgarını hissetti. Kelime kelime adam ve kadının çıkmazını içine çekti, okuduğu herşeyin gözünün önünde renkli ve hareket eder bir şekilde oluşmasını bekledi; dağdaki kulübedeki son buluşmaya tanıklık etti. Önce kadın geldi; sonra sevgilisi içeri girdi, yüzü bir dal nedeniyle kesilmişti. Kadın öpücüğü ile kanı durdurdu, adam kadının dokunuşuna karşılık vermedi, buraya gizli tutkularının seremonisini kuru yapraklar ve karmaşık orman patikalarının koruması altında yaşamak üzere gelmemişlerdi. Hançerin sıcaklığını göğsünde, atan kalbinin yakınlarında hissetti. Şehvetli ve kesik kesik bir diyalog sayfalar boyunca sanki sonsuzluktan beridir belirlenmiş bir patikadaki yılan gibi aktı. Sevgilisinin vücuduna sanki onu orada tutmak, vazgeçirmek isteyen dokunuşu bile yokedilmesi gereken diğer kişinin çarpık bir skeçini çiziyor gibiydi. Hiçbirşey unutulmamıştı: tanıklar, görünmez kazalar, olası hatalar. Bu andan itibaren her bir dakikanın amacı belliydi. Detaylar üzerinde soğuk kanlılıkla, çift dikiş inceleme bile sadece yanaklara hafif dokunuşlarla kısa kesilebildi. Hava kararıyordu.

Şimdi birbirlerine bakmıyorlardı, önlerinde onları bekleyen bir iş vardı, kulübenin kapısında ayrıldılar. Kadın patikayı kuzeye doğru izleyecekti. Ters yöndeki patikada adam bir an için onun koştuğunu görmek için geriye baktı, kadının saçları açılmış ve uçuşuyordu. Geri dönerek koştu, ağaçların ve çalıların arasına çömeldi, ta ki sarı sisin içinde eve giden ağaçlı yolu bulana kadar. Köpeklerin havlamaması gerekiyordu ve havlamadılar da. Malikanenin müdürü bu saatte orada olmayacaktı ve orada değildi. Üç basamaklık verandadan tırmandı ve içeri girdi. Kadının sözleri kalp atışı ile birlikte kulağında yankılandı: önce mavi bir oda, sonra koridor, sonra halı kaplı bir merdiven. En yukarıda, iki kapı. İlk odada kimse yok, ikinci odada kimse yok. Salonun kapısı, ve sonra elinde hançer ile büyük kapılardan geçerek girişe arkası dönük yeşil kadife koltukta oturan ve roman okuyan adamın kafası.


Bilgi'deyken bu hikaye üzerine bir senaryoya kısa animasyon projesi yapmıştık ancak bitmemişti. Buradan fragmanını izleyebilirsiniz.

2 yorum:

lorelai dedi ki...

çok cok teşekkürler elinize saglık.cevirisi benim icin cok önemliydi ve hiçbir yerde bulunamıyor.

Adsız dedi ki...

Çeviri için çok teşekkürler.
Ancak fragman youtubeda görüntülenemiyor.